İşte plan: Şu andan 100 yaşımda uykumda ölene dek çalışmaya, yükü hafifletmeye – ki gerçek ben bu değilim-  ve kalanını da insanca bir hızda yapmaya devam edeceğim. A.B.D.yi Buick arabamla görüyorum ve tembel yaz haftalarını New York State’in çamlı Adirondack  dağlarındaki gösterişsiz kampımızda geçireceğim. Geri plana çekilip başından sonuna üç çocuğum  ve torunlarımla ilgili gelişmeleri izleyeceğim, belki?

Bu rüya tabii ki hastalık ve düşkünlük durumlarını ağırlamıyor. Ancak, gerçek, davetsiz gelir ve bunun fakına varmamak için aptal olmam gerekir. 60’lı yaşlarında kronik yorgunluk sendromu geçiren iki arkadaşım var; bir diğerine 71’inde inme indi, iyi bir dönüş yaptıysa da kolaylıkla yorgun düşüyor ve düşme riski var.  Sonra osteoporozun kronik sırt ağrısıyla yaşayan bir akrabam var. En iyi arkadaşım yalnızca 62 yaşındayken göğüs kanserinden öldü. Ve bunlar yalnızca fiziksel durumlar. Her unutma dolu anda –ve şakalara karşın- demansın çirkin hayaleti var.

Ne yapmalı? Gelecek günlerin ne göstereceğini bilmenin bir yolu yok. Ancak, kontrol edebileceğim şeyler var.  Sonra, en kötüsü gerçekleşirse, en azından elimden gelenin en iyisini yaptığımı bilecek ve durumla pişmanlık duymadan yüzleşeceğim.

Başlayanlar için, işin aslı var: Hastalığı, düşkünlüğü, ölümü ve ölüyor olmayı düşünmemek onların uzaklaşmasını sağlamaz. Dolayısıyla, maddi varlıklar vasiyetim ve canlı vasiyetim var. Bütün önemli bilgileri içeren bir defter var ve oğlum onun nerede olduğunu bilir.

İkincisi bedenimi olabileceği en iyi durumda tutmaya çalışmak. Üç sağlıklı orta miktarda öğün yerim, ne daha fazla ne daha az. En azından 30 dakika yürümeye de çalışırım, hafta da iki ya da üç kez direnç çalışmasıyla birlikte. İyi bir tıbbi bakım olanağım var bunu gerçekten gerektiğinde kullanırım.

Üçüncüsü en eğlencelisi: Sağlam bir sosyal çevrem var, 80 yaşında olanlar da dahil, ilerde ne olduğu konusunda bana danışmanlık yapabilen. Yavaş ilerleyen Parkinson’u olan biri “Biz bedenlerimiz değiliz” diyor. Fiziksel zayıflığından nefret ediyor ve bunun onu tanımlamasına izin vermiyor. Diğer biri “arkadaşlarımın yarı yarıya adlarını hatırlamıyorum” diyor, acıklı bir şekilde gülerek “ama onları sevdiğimi hep hatırlıyorum.” Neyi alıkoyamadığına üzülmekten çok ne yaptığına bakıyor. (Kendine check–up yaptırdı ve gerçekten iyi bir bellek kursu aldı.)

Son olarak -ve bu en önemlisi çünkü diğer her şeyin altını oyar- her sabah zihinsel tutumumu temiz tutmak için bir bilinçlenme yaparım.  Yaşlanmak ürkütücü olabilir. “Korkaklara göre değil!” diyor, 74 yaşındaki kardeşim. İyi yaşamak, akıllı seçimler yapmak ve neşe dolu bir hayata sahip olmak için olumlu bir bakış açısı edinmeye gereksinimim var. Kendimi kötü haberlere ya da kötü tanılara karşı bağışık duruma getiremem ancak zihinsel, spritüel ve duygusal gücümü yapılandırabilir ve sürdürebilirim başıma ne gelirse gelsin daha iyi mücadele etmek için.

Bunu yapmak için her gün hepimizin içinde bir kaynak olarak bulunan durgun, huzurlu iç dünyamızı sessizce oturarak, yalnızca soluğumu dinleyerek yeniden keşfetme ritüeli yaparım. Sonra, üzüntü ve endişe anlarında, hatta kötü şeylerin olduğu anlarda bile, durur o yöne döner ve bana gerekeni söylemesi için nazikçe o korkuyu çağırırım. Yapabileceğim bir şey var mıdır?  Sonra onu yapma gücü için dua ederim. Hiçbir şey yok mu? O zaman gerçekle mücadele ihtiyacımı serbest bırakırım ve günüme devam ederim. Sizi uyarayım, bu kolay değil. Ama sakin düşünme alışkanlığı geliştirebilirsem, güç bulmak için oraya dönmek daha normal olacak.

Yıllar önce yaşlanan babamın sağlığı kötüleşirken ona gelecekle ve ölümle ilgili olarak ne hissettiğini sorma gücünü buldum kendimde. “Kaçınılmaza bir reverans” dedi sessizce. Şimdi onun o zamanki yaşından on yıl daha çıkın, ben hala onun yaşamı geldiği gibi kabul edişini görüyor, işitiyor ve hissediyorum. Henüz ihtiyacım olmadığından dolayı bilmediğim bir bilgiyi bildiğini gösterdi bana. Anladım ve emin oldum ki benim dışımda bana ihtiyacım olanı, ihtiyacım olduğu zaman öğreten bir güç ve bilgelik var,  yalnızca kendimi ona açık tutabilirsem.

Bilmiyorum rüya mı yoksa kabus mu göreceğim. İkisinin bir tür karışımı olacağı kuşkusuz. Sonunda, bir kez planlayıp hazırlandıktan sonra gerisinin önemi yok. Önemli olan bugünden, bu andan olduğu gibi hoşlanıyorum. Yaşamım geçmişte değil, gelecekte değil. Tam burada, tam şimdi.

Gay Edelman  http://www.thirdage.com/blogs/four-ways-age-fearlessly

“İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.”
~ İskoçya Atasözü