Yaşlı Adamın Yanıtı Acısıyla Baş Etmesinde Kadına Yardımcı Oldu

Dünya onlara “Güçlüler” diyor. Etraflarındakiler un ufak olmuş görünürken onlara burunları bile kanamamış çıktıklarından dolayı hayranlık duyuluyor. Yaşamı yalnız ve incinmemiş olarak yaşarlar bu nedenle. Sevdikleri birinden ayrıldıklarında devam ederler.

Bazı kişiler de var ki “en kötüsünden alırlar.” Acı onları beklenmedik bir şekilde vurur ve dökülürler. Tekrar tekrar dökülürler.

Siz de kendinizi burada bulabilirsiniz, sevilen birinin kaybını atlatamamak. Bir online forum topluluğunda teselli arayan tatlı kızın yaptığı gibi.

“Arkadaşım yeni öldü. Ne yapacağımı bilmiyorum.”

Sevgili arkadaşını bir daha asla kucaklayamayacağı duygusuyla harap, iyileşmek için öğüt arıyor.  Kalbindeki kapanamaz yaranın gitmesini ve acı dalgalarının dinmesini istiyor. Çoğu kişi ona tepki verdi ve onu giderek daha iyi olacağı, yaralarının iyileşeceği sözleri vererek teselli etmeye çalıştı.

Ancak o kadının acısına bir yaşlı adamın verdiği içten yanıt en gerçekçisi ve en umut verici olanıydı.

“İşte, başlıyoruz. Ben yaşlıyım. Bu, şimdiye dek hayatta kaldığım ve bildiğim ve sevdiğim pek çok insanın hayatta kalmadığı anlamındadır. Arkadaşlarımı, en iyi arkadaşlarımı, tanıdıklarımı, iş arkadaşlarımı, büyük-ebeveynlerimi, annemi, akrabalarımı, öğretmenlerimi, öğrencilerimi, komşularımı ve pek çok diğer insanı kaybettim. Çocuklarım yok ve bir çocuğu kaybetmenin acısının ne olduğunu hayal bile edemem. Ama işte benim görüşüm:”

“Size insanların ölmesine alışmanızı söylemek isterdim. Ben hiç yapmadım. Yapmak istemem. Ne zaman sevdiğim biri ölürse içimde bir delik açılıyor, koşullar ne olursa olsun. Ama onun ‘sorun olmamasını’ istemem. Onun geçecek bir şey olmasını istemem. Yaralarım o kişi ve onunla ilişkim için sahip olduğum bir göstergedir. Ve eğer yara derinse, sevgi de derindi. Yani öyle olsun.”

“Yaralar yaşamın göstergesidir. Yaralar derin sevebildiğimin, yaşayabildiğimin ve biçildiğimin ya da hatta aldatıldığımın bir göstergesidir ve iyileşebilirim, yaşamaya devam edebilirim ve sevmeye devam edebilirim. Ve yara dokusu orijinal et dokusundan daha güçlüdür. Yaralar yaşamın göstergesidir. Yaralar yalnızca göremeyen insanlara çirkindir.”

“Acı konusunda ise, onun dalgalar halinde geldiğini göreceksiniz.  Gemi ilk kaza yaptığında, çevrenizdeki enkazla beraber boğuluyorsunuz. Etrafınızda su yüzünde yüzen her şey geminin bir zamanlar ki artık olmadığı güzelliği ve muhteşemliğini size hatırlatır. Ve bütün yapabildiğiniz su yüzünde kalmaktır. Bir enkaz kalıntısı bulur ve bir süre ona tutunursunuz. Belki biraz fiziksel bir şeydir. Belki mutlu bir anı ya da bir fotoğraftır. Belki su yüzünde kalmaya çalışan bir insandır o da. Bir süre bütün yapabileceğiniz su yüzünde kalmaktır. Canlı kalın.”

“Başlangıçta, dalgalar otuz metre yüksekliktedir ve size acımadan vururlar. Nefes almanıza bile fırsat vermeden on saniyede bir gelirler. Bütün yapabileceğiniz tutunmak ve su yüzeyinde kalmaktır. Bir süre sonra, belki haftalar, belki aylar, dalgaların hala otuz metre yükseklikte olduğunu fakat daha aralıklı geldiğini göreceksiniz. Geldiklerinde de sizi savururlar ve yok ederler.

Ancak arada, soluk alabilirsiniz, fonksiyon yapabilirsiniz. Acıyı neyin tetiklediğini hiçbir zaman bilemezsiniz. Bir şarkı, bir resim, cadde kesişimi, bir bardak kahvenin kokusu olabilir. Herhangi bir şey olabilir…  ve dalgalar ezerek gelir. Ancak dalgaların arasında yaşam vardır.”

İlerde bir zamanda, ki herkes için farklıdır, dalgaların yalnızca yirmi metre yüksekliğinde olduğunu göreceksiniz. Ya da on beş metre yüksekliğinde. Ama daha aralıklarla gelirler. Gelişlerini görebilirsiniz. Bir yıldönümü, bir yaş günü ya da Christmas ya da O’Hara’ya inerken. Gelişini görürsünüz, çoğu kısmını, ve kendinizi buna hazırlarsınız.

Ve dalgalar sizi ıslatırken bilirsiniz ki bir şekilde diğer yanından çıkacaksınız. Islanmış, su püskürtülmüş, hala bazı küçük hasarları taşıyacak ama çıkacaksınız.”

“Yaşlı bir arkadaşa kulak ver. Dalgalar asla gelmeyi durdurmayacaklar ve bir şekilde bunu gerçekten sen de istemeyeceksin. Ve diğer dalgalar gelecek. Ve onları da atlatacaksın. Şanslıysan, pek çok sevgiden pek çok yara alacaksın. Ve pek çok gemi kazası.”

Bizim toplumumuzda herhangi belirli bir anda yas tutmakta özgür değilsiniz çünkü diğerleri zayıf olduğunuzu düşünür. Kırılgan ya da …yaralı olma izniniz yok.

Dünya, görüyorsunuz, yanlış. Kalpleri yaralı olanların sevme kapasitesi en yüksektir. Her şeyi riske atarlar ve kendilerini tutmadan severler. Bunlar enderdir. Bunlar azdır. Bunlar kalan kısmımız için sevginin değer olduğunun göstergesidir.

Bu yaşlı adamın kadının acısına verdiği yanıt arkadaşını kaybeden kıza söylendi ama onların gerçeği kayıplardan rahatsız olan hepimiz için geçerlidir. Özellikle bir ilişkinin kaybı ki orada sel gibi akıttığınız sevgi, basitçesi, geri gelmeyecek.

Bazen de kişiyi dünya üzerinde görebileceğiniz halde onlar bir zamanlar bildiğiniz kişiler değildirler artık. O kayıp için de yas tutmalısınız.

Yaşlı adam acı çeken genç kadına umut verdi, evet, acı gelir ama atlatırsın. Acının kalbinde hala kalıntıları olan büyük sevgiyi hatırlatmasına izin ver.

Kalbini açık tutmayı seç. Olanaklara aç. Umuda aç. Sevgiye aç. Kalbindeki acılar iyileşmeyebilir ama onlar başkaları için duyduğun büyük sevginin göstergesi olarak kalacaklardır. Bu acıları “Güçlülerden” biri olduğunun göstergesi olarak taşı.

Woman Struggling With Grief Asks For Advice, An Old Man’s Response Is Taking Over Internet

“Pek az insan yaşlanmasını bilir.”
~ La Rochefoucauld