43 yıllık kocam yaşamının sonuna yaklaştığında içimdeki acı patlamaya hazır bir baraj gibi boşaldı, basit ve derin bir şeyi algıladım –eş kaybetmenin ebeveyn kaybetmekle ilgisi yok.

Bağımsız bir hayat yaşamak için evden ayrılmadan önce 17 yıl ebeveynlerimle  yaşadım. Annem liseden mezun olmadan bir süre önce öldü ve aylarca önceden iyileşmesi  için hiçbir ümit olmadığını biliyordum.

İki çocuğun büyüğü olarak babam ve kardeşim için güçlü olmak zorunda olduğumu düşündüm ve annemin hastalığını yaşamıma okul sonrası bir etkinlikmiş gibi soktum. Son aylarında her gün hastanede onu ziyaret ettim ve onu rahat ettirmek ve ona olan sevgime ve harika bir kadın olduğuna hayranlığım konusunda güven vermek için elimden geleni yaptım.

Aynı şekilde de, hayran olduğum ve ben 41 yaşında bir kadın ve bir anneyken ansızın ölümüne kadar hayatımdaki olağanüstü kişi olarak kalmış olan babama. Her ne kadar bütün kaçırdıkları için üzülsem de – özellikle de üstüne titrediği torunları için- onun ölümünü sakin bir şekilde atlattım, sonuç olarak, ebeveynlerin çocuklarından önce ölmesi beklenir.

Ama ya eşler?

“Ölüm ayırana kadar” diye evlendiğimizde gerçekten de ölüm tarafından ayrılmayı bekliyor muyduk? Oldukça kısa evliliklerden sonra eşlerini kaybetmiş ve çocuklarını kendi başlarına büyütmeye zorlanmış kadınlar biliyorum.  Bu haksızlık karşısında onların acısını ve kızgınlığını anlayabildiğimi düşünürdüm. Ama aynı zamanda bilirdim ki yas içinde yuvarlanmayı sürdüremezlerdi, başka nedenle olmasa bile çocukların duygusal olarak sağlam bir anneye gereksinimi olduğu için.

Ancak, çocuklar evden ayrıldığında ve kendi çocukları olduğunda eşin ölümü doldurulması zor bir boşluk yaratıyor. Evde günün olaylarını paylaşacak, bozuk boruları ya da kötü politikayı tartışacak, antikaların ve torunların başarılarının tadını birlikte çıkaracak kimse yok.

Hayatımın çok zengin olduğunun farkındayım. Pek çok ilgi alanım, mükemmel ve beni önemseyen bir ailem ve duygusal destek, öğüt alabileceğim ve bana eşlik etmeleri için başvurabileceğim geniş bir arkadaş ağım var.

Bu, yalnızca eşimin arkadaşlığını özlüyorum demek değil, onun keskin zekasını ve sinemalarda, konserlerde ve oyunlarda yaptığı akıllı yorumları da. Yokluğunu her gün hatırlatan pratik konular da var. Gücümü aşan kavanozun kapağını kim açacak, şişmiş pencereyi kim kapatacak, ampul değiştirirken merdiveni kim tutacak, şömine için odunu kim kıracak, ben uykuluyken arabayı kim kullanacak?

Başkalarından yardım istemede ya da bayağı işleri yaptırmak için adam tutmada iyi değilim ve bu tutumlarımı değiştirmek için de çok yaşlı olabilirim.

Makalenin yazarı Jane Brody Science Times’ın ‘ Kişisel Sağlık’ köşesi yazarıdır.

The Pain of Losing a Spouse is Singular

 

“Yaşlılık korkakların yeri değildir.”
~ Bette Davis