Yaşlılık? Böyle bir şey yok! Bu, Fransa’da yaşayan ve bir dövüş sanatları Büyük Ustası olan Bayan Jeanne Lieberman’ın kendisiyle söyleşi yapan Claude Robin’in, 92 yaşında olmanın ona ağır gelip gelmemesiyle ilgili sorusuna karşılık verdiği yanıttı.

Bayan Jeanne Lieberman dövüş sanatlarını öğrenmeye körpe yaşlarda, 63’ünde, çoğumuzun torunlarımızın maskaralıklarına bakarak koltuktan kanapeye, uyuklamaya gitmeyi tercih ettiği zaman başladı. Fakat bu onun için yeni bir hayatın -bir kendini yenme, keşfetme hayatının, bir yeni fırsatlar ve 60’ı geçmiş birçok insan için bir iyileşme hayatının- başlangıcıydı. Bunun için kendini hazırlamıştı da. Düzenli olarak Yoga yapardı. Ve ilham sahibiydi, hem de çok fazla!

Paris’te Judo Dojo’ya  (dövüş sanatları okulu) gitti. Kayıt yaptırırken, eğitmenin “oğlunuz ya da torununuz için mi?” diye sorduğu anlatılır.

Kendisi için geldiğini söylediğinde eğitmenin şaşkınlığını düşünün! Hayret verici ilerlemesi kısa zamanda eğitmeninin ve sınıf arkadaşlarının tedirginliklerine son verdi ve beş yılda siyah kuşak sahibi oldu. Sınıf arkadaşlarına esin kaynağı!

Bu başarıyla rahatlamadı. Japonya’ya gitti ve Fransa’da öğrenmeye başladığı Aikido becerilerini ilerletmeye başladı. Aikido şiddet içermeyen bir kendini savunma şeklidir. Aikido’da da siyah kuşak alana (!) kadar dört yıl Üstad Tadashi Abe’yle çalıştı.

Hayır, henüz hikayenin sonu değil. 72 yaşında Kung Fu (Wing Chun) öğrenmeye başladı. Kung Fu’da siyah kuşağı 80 yaşındayken Üstad Hoangnam’dan Çin’deki ünlü Shaolin tapınağında aldı! Hayret uyandırıcı bir esin kaynağı, değil mi? Yaşlı bir kadın kendini sınırlarına kadar zorlamada daha ne kadar gayret edebilir?

Diyeti basitti. Kahvaltıda bir havuç, öğle yemeğinde bir yumurta ve akşam da bir patates ve bir kaşık dolusu bal.

Bayan Lieberman’ın kendini bu adayışı bol bol karşılığını verdi. Öylesine bir beceri düzeyine ulaştı ki, inanılmaz bir çok marifeti yapabilecek durumdaydı.  Maharetini bir çok yolda gösterdi: Bir gösteride 1.8 m uzunluğunda ve 200 kg ağırlığında antrenmanlı (siyah kuşak) bir sporcuyu bir saniyeden kısa bir sürede yerde hareketsiz hale getirdi ve bunu dokuz kez tekrarladı! Böyle bir hüner sahibi olma isteği uyandırmak için hayli kışkırtıcı, değil mi? Genç, yaşlı herkes için bir ilham kaynağı.

Bayan Lieberman saldırgan bir insan değildi. Kişisel felsefesi sessizlik, tolerans, anlayış ve sevgiydi.

Paris’e döndü ve dövüş sanatları dersleri vermeye başladı. Üç dövüş sanatı ve Yogaya dayalı kendi sentezi olan bir stil geliştirdi. Öğrencilerinin çoğu altmış ya da yetmişlerindeydi. Bazıları sıradışı deneyimler yaşadı. Yetmiş bir yaşındaki bir bayan öğrenci Paris’in karanlık kenar sokaklarında iki genç kapkaççının saldırısına uğradı. Bu saldırıyı kolaylıkla savuşturdu ve birini de affetmesi için yalvaracak hale getiren bir kol kilidiyle durdurdu.

Zaman zaman  çocukları tarafından terk edilmiş uzakta ve tek başına yaşayan yaşlı insanların hikayelerini duyarız, Mme Lieberman’ın öyküsü ayağa kalkmamız, içimizdeki kaynakları kazıp çıkarmamız ve kendimize ve dünyaya, kendimize bakabileceğimizi kanıtlamak için cesaret verici bir öyküdür. Çok daha fazlasıdır!

Dövüş sanatları bir insanın fit kalması ve yaşlılığı uzakta tutması için başarısı kesin olan bir yoldur. Dövüş sanatları zihin huzurunu ve bedenin kıvraklığını korumaya da yardım eder.

Dövüş sanatları insanın boş zamanında yapacağı en iyi şeylerden biridir. Kuşkusuz, bu açıklama dövüş sanatlarında kendini mükemmelliğe kendini adamış bir takipçi için değildir.

Jeanne Liebermann gibi insanların hayatları yapabileceklerimizin tümünü başarmak, sınırlarımızı aşmak için bize esin verir.

http://www.articlesbase.com/wellness-articles (Indian Reader’s Digest, 1978 yılı Eylül sayısında yayınlanan bir makalenin özeti)

“Neşe ve kahkaha olduktan sonra varsın kırışıklıklar gelsin.”
~ Schakespeare