happiGeçmişten bugüne dünyamız dâhilerle dolu. Mozart’ın yaşam öyküsünde parçalar anlatan sonra bestelerini çalan bir müzik programı dinliyorum.  Biz sıradan fanilere gelince kendimizle beraber dünyadan yok olup gideceğiz, ne yazık ki biz den sonra, biyolojik mirasımızı, çocuklarımızı saymazsak, bir eser kalmayacak.  Akıllı insanlar hayatı yaşar ve mutlu olur, hayatı yaşayamayan ve mutlu olamayanlar ise hayat ve mutluluk üstüne kitaplar okur.

Sabah çardakta okuduğum kitabın boş bir sayfasına notlar almıştım, şimdi onları yazmazsam orada kaybolup gidecek. Kitabın adı “Mutluluk Ciddi Bir Sorundur”, Dennis Prager, Butik Yayıncılık, 2012.  Yazar bize hiç açık kapı bırakmıyor. Kaçacak yeriniz yok. Kendinizden gizlediğiniz, yok saydığınız, görmezden geldiğiniz bütün durumları, sorunları irdeliyor.  Bu kitabı okuduktan sonra kendinizi kandırma şansınız yok, mazlumu oynayamazsınız, mazeretler bulamazsınız.  Mutlu olmak istiyorsanız zor koşullarda bile mutlu olma çabanızı sürdüreceksiniz. Mutlu olmak istemiyorsanız bu sizin tercihinizdir.

Ben şimdi, daha sabah serinliği tam geçmeden, burada oturmuşum, ayaklarımı öteki iskemlenin minderine koymuşum, denize yukarıdan bakıyorum. Güneş bana denizin dalgalarından bin bir ışıltı yolluyor. Kıyıdan dalgaların sesi geliyor. Hafif bir esinti ağaçları ve bitkileri dalgalandırıyor. Etraf olağanüstü sakin. Bu saatin kuşları (kargalar, alacakargalar, serçeler, kumrular, karabataklar, martılar) bana arkadaşlık ediyor. Uzaktan deniz motorları geçiyor. Arada masamın üzerindeki çayımdan bir yudum alıyorum, kimseler duymasın arada pipomu tüttürüyorum. Ayağıma diken batmıyor, ağrım, sızım yok.  Nasıl mutlu olmaz insan böyle bir ortamda? Bana burada saatlerce, günlerce oturabilirmişim gibi geliyor.

Ama biliyorum ki burası sadece sakin ve keyifli bir mola yeri. Hep burada kalsak sıkılırız. Burada kalırsak yapacak yararlı işler bulmalıyız, hayat oturup manzara seyrederek değil belirli amaçlara yönelerek ve onlar için çabalayarak anlam kazanıyor.  Hep yalnız olursak sıkılırız, eşimiz çocuğumuz yaşama anlam katar, başkaları bize hayatta yönümüzü bulmamızı sağlar.  Zaten çalışıyorsak hayat bizi çağırır işimize gücümüze döneriz.

Biliyoruz, elbette şu seyrettiğim güzelim kuşlar bir başka canlıyı yiyerek hayatta kalıyor. Elbette büyük balık küçük balığı yutuyor. Elbette hepimizin kendine göre derdi, sorunları var. Elbette aklımız,  duygularımız, hırsımız sürekli çarpışıyor. Elbette zaman zaman hepimiz saçma sapan işler yapıyor, kaybediyor, yerlere düşüyor ama sonra yine ayağa kalkıyoruz. Biliyoruz, elbette yaşamın sonunda ölüm var. Elbette dünyada çok acı, çok ızdırap, çok haksızlık var. Bunlar hep başkalarını başına değil bazen bizim başımıza da geliyor.

Sadece iyi koşullar ve iyi ortamda değil ama asıl zor ve sıkıntılı koşullarda mutluluğumuzu, iç dengemiz koruyacak yöntemler geliştirmeliyiz.  Yaşam bir hediye. Mutlu olma çabamız kendimiz ve yakınlarımız için bir görev, yaşama teşekkür borcumuz var.

Benim gibi mutluluk takıntısı olan kişilere önerebileceğim bir kitap bu.

Rumuz: İhtiyar

“Pek az insan yaşlanmasını bilir.”
~ La Rochefoucauld