Telefon çalar.

Sabahtan beri torunlarıyla meşgul olan kadın  açar.

“Merhaba anne, nasılsınız, nasıl gidiyor..?”

“İyiyiz oğlum, her şey yolunda, ya sen..?”

“İyiyim, limana doğru yürüyorum.”

“Yaa…  Uygunsan oradaki Teknosa’ya ugrayıp baban için 10 numara kulaklık pili alabilir misin?”

“Tamam, bir bakayım…”

Biraz sonra telefon gene çalar, bu kez kocası açar:

“Bilmiyorum, bir sorayım,”

dedikten sonra karısına bağırarak:

“Oğlun arıyor, pil paketi üzerinde ne yazıyordu, markası, numarası neydi, diye soruyor.”

Kadın o sırada kapıya gelmiş olan komşuyla konuşmaktadır, kesemez. Adam telaşlı, heyecanlı, yüksek perdeden bir kaç seslenişten sonra koşarak telefonu karısına getirir.

Telefondaki ses kızgın ve telaşlı:

“Ben burada sizin için uğraşıyorum… sen beni bekletiyorsun… masaj randevusuna geç kalıyorum…”

O sırada, sabahtan annesine bıraktığı çocukları da kadının bacaklarına yapışmış ondan başka şeyler istemektedir…  Birdenbire yüzü düşen kadın:

“Bu kadar laf etmene gerek yok oğlum, ben sana uygunsan al dedim, artık gerekmiyor…”

der ve karşı tarafın öfkeli karşılıklarını dinlemeden telefonu kapatır.

Rumuz: Oyun Gibi

 

“İnsanlardaki gerçek güzelliği ancak onlar yaşlanınca algılayabilirsiniz.”
~ Anouk Aimee