Emeklilik Rutini

Dört yıl önce, emekliliğe zorlanmadan (özür dilerim okuyucular, öleceğim güne kadar beni yararlı görmeyen ve gençleri işe alan yöneticilerin  aptallığı konusunda biraz yaygara yapacağım),  sabah rutinim pek değişmezdi.

İşim sabah 4.30 ya da 7.30 da kalkmamı gerektirsin gerektirmesin, değişmez bir programı yaşardım:

  1. Kahve suyunu kaynat
  2. Kediyi besle
  3. Yatağı topla
  4. Suyu kahve makinasına koy
  5. Duş
  6. Giyin
  7. Kahvaltı
  8. Makyaj ve saç
  9. Kahve içerken maillere bak
  10. Çıkan birkaç bulaşığı yıka
  11. Kediyi okşa
  12. İşe git

Bu koşuşturma aklımı karıştırdığı için bunu yapmak için kendime 75 dakika kadar zaman verirdim, bu da gece uykusundan sonra beynimin tam fonksiyon yapacak duruma gelmesi için gereken zaman. Rutini bozacak herhangi bir şey zamanı geciktirirdi çünkü hepsi benim sürüngen beynimdeydi, düşünme gerektirmezdi.

İş aramayı bıraktığım ve evi satıp Manhattan’dan ayrılma planı yaptığımda, bu program bir yıl kadar daha aynen devam etti.  Sonra gevşemeye başladım. Yatağı düzeltmeyi daha geçe bıraktım. Sonra önce mailleri okumak ve yanıtlamak için duş almayı erteledim ve bu kolaylıkla sabah online haberleri almaya doğru uzandı ve büro tipi koltukta hareketsiz, popo üstünde oturmaya bir hatta iki saat  daha ekledi.

Uyandıktan dört ya da beş saat sonrasına kadar hiç acıkmam. Öğleye ya da daha sonrasına kadar yemek yemeğe zaman olmadığını bildiğim için kendimi yemeğe zorlarım, şimdi fark ettim ki bunu yapmayı durdurabilirim ve canım istediği zaman yiyebilirim.

Bunun nasıl geliştiğini bilirsiniz.  Saat 11.00’de –hatta öğlede- hala flanel büyükanne sabahlığım içinde  bilgisayarın başında oturuyor olmak benim için sıradanlaştı– hiçbir şey değişmeden yalnızca kahveden yeşil çaya geçerek. Belki gelecek için bir blog iletisi araştırıyordum. Ya da ertesi günkü blog iletisini yazıyordum.  Ya da Cumartesi günkü Yaşlı Haberleri için konuları düzenliyordum ya da yalnızca etrafı topluyordum.

Günlerce hareketli hale gelebilmem için öğlen olması gerekti, duş almam neredeyse arka plana düşer gibi oldu ya da en azından yersiz göründü ve itiraf ediyorum ki, eğer kimseyi görmek zorunda kalmasaydım bazı günler onu atlardım, asla üst üste iki gün olmasa da, çünkü bu fazlasıyla nahoş.

Yılın altı ayı sabahları saat 7.00’de başlayan köylü marketinden alışveriş ederim. En iyi mallar satılmadan, erkenden orada olmak iyidir, ama bu sezon  iyi görünmek için yapılması gerekenlere kızarken buldum kendimi ve hatta birkaç kez de evde kaldım.

Bütün bu miskinliği birkaç hafta önce UPS dağıtıcısı kapıya saat 11.00 dolayında geldiğinde  farkettim ve ben en sevdiğim fakat en dökük büyükanne sabahlığımın içinde uzun gri saçlarım her yöne uçuşurken kapıyı açmak zorunda kaldım.  Dağıtıcı, bana  Cadılar Bayramı olup olmadığını sordu.

Dolayısıyla, kendime geldim ve kendimle son altı haftayla ilgili bir konuşma yaptım. Çalışma yılları rutinime benzeyen ancak,  ev işleri, alışveriş, blog çalışması ve her neyse sabah 8’ de planlanan işlere başlamadan önce internet okuması için ayrılmış ekstra zamanlı bir emekli rutini izliyordum.

Zorlamak düşündüğümden daha zormuş. Uyandıktan sonra bir saat içinde duşa girip çıkmaktan memnunum, her ne kadar kertenkele beynim o yöne doğru daha hızla çekiliyorsa da zihnim her zamankinden daha keskin: ve ne kadar geç saate kadar uyursam uyuyayım,  önemi yok (benim için sabah 5.30 amaç, genellikle daha erken uyanırım) sürüngen beynim öğleden sonranın ortalarına doğru, artık yararlı bir düşünme gerçekleştiremediğim zaman, geri döner.  Hala rutini zorluyorum.

Bu demektir ki bir noktada eski alışkanlığıma döneceğim. Aslında bu blog yazısına ne kadar çok zaman verirsem, o kadar tanıdık görünüyor ve belki ben bütün bunları daha önce bitirdim –birkaç  kadar yıl önce.

Dolayısıyla, merak ediyorum, siz diğer emekli insanlar, hepiniz, şimdi zamanınızı, özellikle sabahlarınızı nasıl düzenliyorsunuz. Çalışma yıllarımız giderek   geçmişimizin daha derinlerine gömüldüğü zaman kaçınılmaz olarak uyuşuk, miskin mi olacağız? Eğer kontrol edilmeden bırakılırsa, bu ne kadar ileri gider? Fark eder mi?

www.timegoesby.net/weblog/2009/08/retirement-routine.html

Yukarıdaki yazının orijinalinin aldığı yorumlardan bazıları:

Müthiş bir ileti, müthiş sorular.  A Tipi kişiliğimden midir ya da anne tarafından dedemden gelen  genlerden midir (emekliliğinde Orta çağa özgü İbranice  ayinsel şiire  dönüp notlar çıkardı ve çalışmasını bastırdı) bilmem, bugün beş, on ya da daha önceki yıllardan daha az meşgul değilim. Bir sabah insanı olarak A-liste konularını ilk önce halletmeyi sürdürüyor ve devam ediyorum. En yakın arkadaşlarımdan birinin üç yıl önce ölmesi, bazı ‘yanlış harcanmış’ yıllar ve yakın aile üyelerince uğradığı ihanet, benim şimdi yaşamak ve sonra ölmek için olan  kararımı güçlendiriyor. Paralı çalıştığım yıllarda daima ücret almadan çalıştım. Dolayısıyla, yıl sonunda kazanç-vergi vs. formları doldurmam dışında gerçekte hiçbir şey değişmedi. Senin gibi kahve severim ve bu, diğer projeleri, işleri ve etkinlikleri başlatır ve ateşler. (tamar)

Wow harika bir ileti, düşüncelerimi okuyorsun! Çalışırken sabah rutinim vardı ve nefret ederdim, canım istediği zaman kalkmayı ve günü  neyi, nasıl istersem, ne zaman istiyorsam yaparak geçirmeyi içtenlikle isterdim. Şimdi öyle yapıyorum ve bu tedirgin edici. Şimdi sabah “rutinim” uyanmak (ne zaman olursa), kahveyi koymak ve ekmek kızartmak, bilgisayarı ve CBC radyoyu başlatmak ve maillerimi ve sevdiğim blogları, bazen saatlerce, dur durak olmadan, okumak için  oturmak.  Komşuya köpeğini sabah 10.00’da gezdirirken eşlik etme sözüm olmasa, öğleden önce uygun bir şekilde giyineceğimi hiç sanmam. Dolayısıyla Ronni, iş sabah üretkenliğine gelirse sen bazılarımızın önündesin! En üretken olduğum zaman genelde öğleden sonralarıdır, bunu sabah saatlerine de geliştirmeyi içtenlikle isterdim ve akşamları örgü örme dışında herhangi başka bir şeyi yapacak direncim ya da beyin gücümün olmadığını bilirim. Bu darlık,  isteme gücümün ya da enerjimin yetersizliğinden midir bilmem. (Anne)

Sen benim “dünyada bir fark yaratma, yaşamla dalga geçen ben kimim” iletimi esir almışsın ve  bu saçmalığı bilirim. Kim özlüyor beni? Hiç kimse. Ben kimi özlüyorum? Hiç kimseyi. Şimdi ne? Kendime, yaşamımı sağlıklı ve mutlu bir şekilde ne uzatır diye soruyorum ve bu çalışan bir insanın köle benzeri alışkanlıklarını kapsamıyor. Özgürlük zor ama onunla nasıl yaşayacağımı öğreneceğimi umuyorum! Fikir almak için senin gelişimini takip edeceğim ama alarm saatim 12.00 de sessizce yanıp sönüyor. (Chasm)

Ben zaten hiçbir zaman boş oturmayı sevmedim ki, otobandan uzakta bir çiftliğin kapısındaki birini karşılayamayayım ve her an kapıya birinin gelmesi olası. Çünkü böyle bir yerde pek fazla uyarı olmadan aciliyetler doğar, eğer kalkmışsam onlar için hazırımdır.  Ayrıca, kahvaltı etmeyi ve büsbütün giyinmiş olmayı sevmem.  Çünkü rutinim için daima kendi kendimin amiri olmuşumdur. Evimin olmasını ve erken saatte ne olursa olsun hazır olmayı seviyorum. Genç bir kızken, uyuya kalır ve geç kalkardım ve çocuk sahibi olmak bunu değiştirdi ve ilk ışıkla –saat kaç olursa olsun- benim günüm başlar. (Rain)

Emeklilik bize seçme özgürlüğü veriyor. Eğer eşim çimleri biçmek yerine, benimle bazı arka yolları keşfe çıkmak isterse, çimler yarın biraz daha uzayacaktır. Eğer çamaşır yıkamak yerine kitap okumaya karar verirsem, çamaşır yarın orada olacak. “Programımız” değişken ancak çok gevşek bir programa sahip olmak bana biraz rutin sağlıyor bu da beni merkezde tutuyor. (Lucy)

Emekliler için güzel konu Ronni. Kendime sosyal ağın dışına düşme izni vererek en kötü zamanımı yaşadım, gün ortası olduğu halde hala giyinmemiş olduğumu algılayana kadar! Ancak sabah 7.00’de kalkmayı severim. Eğer iyi uyumuşsam, bu kalkmak istediğim zamandır. Kahvaltıyı daima bu evde yaparız, bu değişmedi. Ayda 2 ya da 3 Cuma gönüllü olarak çalışırım, bunun programıma uyduğunu düşünürüm. Haftada iki kez yürüme aletine çıkar ve biraz da serbest ağırlık çalışması yaparım. Üçüncü haftalık yürüme çalışması yapmalıyım ama bunu yapmakta sıkıntı çekiyorum. Genelde Perşembe günleri sebze meyve alırız. Çok önceden bir “proje” insanı olduğumu öğrendim. Bir projem yoksa rutinle sıkıntı çekerim. Az bir rutin yapmak istediğimi planlamama yardım eder, eğer yapmak istediğim bir şey yoksa rutin parçalanır ve ben boşta kalırım. Ki, bundan nefret ederim! (Sophronia)

Yaşlandıkça programa daha az bağlı oluyorum. Göz kapaklarım artık ne zaman açılırsa o zaman kalkarım.  Uyumak için eğer ilaç almışsam saat 9.00’ da da yatakta olabilirim (ender) almamışsam bazen 2 ya da 3’ de kalkar bilgisayarı çalıştırırım.

Kaçta kalkarsam kalkayım seninkine benzer bir rutinim var, Ronni. Yatak odasından çıkmadan yatağımı, sonra da kahvemi yaparım, maillerimi kontrol ederim, kahvaltı ederim ve bilgisayarda haberleri okurum. Bunlar bitmeden hiçbir zaman giyinmem. Sonra, çamaşır yıkama gibi düşünme gerektirmeyen işleri yaparım. Sonra da, duş alırım çünkü bazı fiziksel işleri yapana kadar kendimi pis hissetmem. Yaşlanmaktan ve Arizona’da yaşamaktan dolayı çok kuru bir cildim var hergün duş almam.Emekliliğin bir kısmı artık bir rutini takip etmek zorunda olmamaktır ve istediğimde pasaklı olmayı seviyorum. Suç değil.:) (Darlene)

Bir yaşam boyu saatle yönetildikten sonra, ne ve ne zaman yapmak istediğimi şimdi ben belirliyorum.  Emekli olunca önceliklerimi ben değiştirdim, şimdi belirli bir saatte bir yerde olmamı gerektiren  (doktor randevuları, hayvan koruma merkezindeki hafta iki gün gönüllü çalışma zamanım, bazı okul oyunları ve torunlarımın dahil olduğu diğer etkinlikler)  yalnızca pek az iş var ve diğer her şey benim çok esnek (hemen hemen olmayan) programıma göre gelişiyor, her şey yani  köpek gezdirmek hariç. Bu programı o belirliyor. Hergün o gün ne yapmak istediğimi belirliyorum fakat zaman sınırı koymuyorum. O gün yapılmayan ertesi günü bekleyebilir. Dee gibi ben de “bugün yaşamak, yarın ölmek” tutumundayım. Bir gün “sonsuza kadar erteleyebileceğini, asla yarına kadar erteleme” tutumuna geçebilirim. Ama, belki bu biraz fazla abartmak olur. (George P)

Benim yaklaşımım akmak! Yapılması gerekenleri ve göreli öncelikleri çıkarırım ve akışa bırakırım. Örneğin, değişen enerji ve ilgi düzeyimi gitmeye gereksinimim olan yönlere götürmesi için kullanırım. Ve çoğu zaman çok işe yarar. (Sunny)

Ben uyumakta zorluk çeken ve sabahları da zor uyanan, hiç erken olmamak üzere,  bir gece baykuşuyum. Günlük sabah işlerini banyodan ve giyinmeden önce yapmayı tercih ederim, yani eğer sabah kapıya biri gelmişse beni ev kıyafetimle bulacaktır. Bu onları rahatsız ederse, çok kötü. Genellikle öğleden sonra çıkar ve dışarı işlerini yaparım. Bilgisayarda herhangi bir iş (ya da eğlence) akşam yemeğinden sonra olur –çünkü yoksa diğer yapılması gerekli olan işler asla yapılmaz. Emekli olmak öylesine bir zevk ki kendi çok gevşek programıma bağlı olabiliyorum, başkasının sıkı ve rahatsız programına bağlı olmak yerine. Ayakları iki numara küçük ayakkabılara sığdırmaya çalışmak gibi. Ordaydım, bunu yaptım. (Joni)

21 yıl günde 10 saat çalıştıktan ve üniforma giydikten sonra ve şimdi bakılacak birkaç kedim, birçok kuşum ve yetişmiş bir oğlum varken emekliyim ve kendimi giderek daha fazla tembel ve zamanı, bilgisayarla oynayarak, okuyarak, dondurma yiyerek, yürüyüşler yaparak, fotoğraf çekerek ve bazı günler nasıl göründüğüme aldırmaksızın, harcamaktan keyif alırken buluyorum.  Yalnızca var olmak, sevdiğimi yapmak, okumak, okumak, okumak ve verandada oturmak ne zevk. Yaşamımın bu zamanında gerçekten bir rutinim olsun istemiyorum, ne de her hangi bir yükümlülük. Bazen buna ne kadar devam edebilirim merak ediyorum, ama harika! Her dakikasını seviyorum! (Bonnie)

 

“Yaşlılık sizi bulmaz, siz yaşlılığı bulursunuz.”
~ Barbara Castle