Hiçbir zaman kırılgan sözcüğünü ben sözcüğü ile birlikte aynı cümlede kullanmadım sol ayağımdaki 5. metatarsal kemiğimi kırıncaya kadar. Jones frakture deniyor,  başınıza gelebilecek en kötüsü çünkü yürüdüğünüzde ya da ayakta olduğunuzda yükün çoğunu taşıyan bu kemik.

Kırığa yol açan düşme bütünüyle benim ihmalimden; birkaç basamak inerken bir arkadaşla konuşuyordum. Basamağı atlayınca iki ayak da ileriye doğru yüksekte kaldı, düşüşümü durdurmak için korkuluğu yakaladığımda her iki ayağımı da altımda ileri büktüm, iki ayağımı burkuldu  ve kemiğim kırıldı. Tedavisi sol ayağa bir ay boyunca hiç yük bindirmemeyi ve 13 hafta -beklediğimden çok daha uzun-  boyunca kullandığım parmaktan dize kadar çıkarılabilir alçıyı gerektirdi.

Hiç kemiğimi kırmamıştım. Koltuk değnekleriyle berbatım. İlk birkaç günde üç kez düştüm, taşlaşıp kendimi daha çok incittim ve yardım çağırma yeteneğinde değildim. Yalnızdım her ne kadar o zaman içinde sürekli, yoğun bir ilişki edinmiş olsam ve kazadan sonra da mutlu bir şekilde ilerlemiş olsa da. O, orada acildeydi ve evime girebilmeme yardım etmek için orada sonra evine gitti. Ve sonraki geceler de uğramak için, beni restorana götürmek için ya da eve yemek  söylemek için geçerken durdu  ama her zaman kendi evine, yatağına döndü, beni kendi başımın çaresine bakmak üzere bırakarak.  Market alışverişi, kirli çamaşırları aşağıdaki çamaşır makinasına götürme ya da birkaç bulaşığı yıkamak için hiç yardım teklifi yoktu. Kendi evinde hareket edebilmem için yardımda iyiydi o da  bir kez onu ziyaret etmek için yeterince hareket edebilecek duruma geldiğimde, ama benim evimde hiç.

Hayatımda hiçbir zaman böyle incinebilir ve kırılgan hissetmemiştim. Gene bir yanlış adım dengemi bozabilir mi, gene ve yerde. Topallamak, sekmek ve scooter kullanmak zorundayım ve ilk 5 hafta kadar etrafta hereket etmek için masa sandalyemi kullanmak zorundayım. Bu süreden sonra  bir diz scooterı  aldım bunu hararetle tavsiye ederim, hayat bir ölçüde kolaylaştı. Ancak, hala evden dışarıya yürümekten, bir basamak inip arabaya binmekten korkuyorum.

Şimdi 16 hafta oldu ve kırık ya da çatlak, hala ancak kısmen iyileşti. Neyin yanlış olduğunu tam olarak anlamadım ama kemiğim kendiliğinden iyileşmiyor. Yalnızca 56 yaşındayım ve bu daha çok önümüzdeki 15 yıl içinde ne hissedebileceğimi gösteriyor.  Kırılganlık duygusu, olabilecek  başka bir kazayı düşündüğümde ya da kendimi çamaşır yıkamaya inerken merdivenlerden düştüğümü hayal ettiğimde geliyor. Düştüğümü kim bilecek? Biri yokluğumu hissedinceye kadar ne kadar uzun süre orada yatıyor olacağım? Bu oldukça ürkütücü bir duygu, abartılı olsa bile. İncinebilirlik duygusu ilişikimin bitmesiyle arttı. Doğru kararı vermiştim ama şimdi gene yalnızım. Bu bana tamamen yalnız olduğum duygusu veriyor bu da bu kazayla gelen güvensizliğimi besliyor.

Çekingen bir kadın değilim, sakat ya da aşırı kilolu ya da şekilsiz. Kendimi gençlik dolu, enerjik ve hemen hemen her şeyi tamamen yapabilecek nitelikte olarak düşünürüm. Böyle olduğu halde basit bir dikkat eksikliği beni bu duruma getirdi. Genel olarak bakıldığında yalnızca bir ayak kemiği ama benim için bundan daha dramatik bir şey. Eski erkek arkadaşın kabul etmediği ve anlamadığı bir şey. Ölümlü, incinebilir, acı hisseden, başkalarının eline düşüyor olan biriyim. Yaşlanıyorum. Ve, bu henüz kabul etmeye hazır olduğum bir durum değil, henüz değil.

Sizin de böyle hissettiğiniz zamanlarınız oldu mu? Lütfen aşağıya yorumunuzu yazınız.

Yazar hakkında: Walker Thornton yazar ve blogger.

http://www.thirdage.com/aging-well/coping-with-aging

“Neşe ve kahkaha olduktan sonra varsın kırışıklıklar gelsin.”
~ Schakespeare