BÜYÜME SANATI. SONUNDA KENDİNİZ OLABİLMENİZ İÇİN BASİT YOLLAR* (2)

 Değişme Sanatı

İlk kırışığınızı fark ettiğinizde somurtuyor değil, gülümsüyor olmalısınız. Gamzelerinizi ortaya çıkaran bu gülümsemeniz gözlerinizin etrafındaki yeni ince kırışıklık ağından sorumludur. Kaz ayaklarına sahip olmanız için 200.000 tebessüm gerekiyor: işte bu sizsiniz: bir yetiskin ama biraz küskün. Neşelenin. Yüzünüzdeki bu küçük degisiklikler hayatınızın ilk yarısını önemli bir kaza olmadan geçirdiniz demektir.

Gençliğin tehlikelerini aştınız.

Artık korku filmlerinden zevk almazsınız.

Hangi çatalı kullanacağınızı bilirsiniz.

Mazeret uydurmak yerine özür dilersiniz.

Hayal kırıklıklarını daha az hayal kırıcı bulursunuz.

İstatistiklere göre canlı kalmak için en tehlikeli zaman gençlik zamanıdır. Özellikle erkekler için en kötü yıllar 11-23 yaşlarıdır. Yetmisinde olan bir kadın 90 yaşına kadar yaşayabileceğini umabilirken, yeni doğan torununun ömür beklentisi yirmi yıl daha azdır.

Bununla birlikte, popüler kültürümüzde, erişkinlik döneminin güvenliğine gönülsüzce ulaşırız çünkü her geçen yılın fiziksel çekiciliğimizi ve hastalıklara karşı direncimizi azalttığını ve iyilik durumumuzu tehdit ettiğini sanırız.

Erişkinliğe bu kötümser bakış yanlıştır, bilimsel yönden temelsizdir. Yaşlanmak geri dönüşü olmayan bir şekilde düşkünlüğe doğru inen bir spiral değil, kendi kendini yenileme ilkesinin bir doğrulamasıdır.

Bütün yaşayan yaratıkların, en temel karakteristiği dokuların tepki göstermesidir. Bizlere ve bu gezegendeki omurgalı ve omurgasız bütün organizmalara yaşam boyu bir geri kazanma sistemi bahşedilmiştir.

Şimdi genetik mühendisliğiyle birlikte gelecek keşif alanı, bilim insanlarının sorun olan kısma DNA yerleştirmek için bir yol bulmasıdır.

Kendi kendini iyileştirme armağanı yaşayan organizmalara özgü bir alameti farikadır.

Gerçeğin sürekli bir akış, değişim olduğuna inanan Budistlerin tersine batıda biz Platon’cu varsayımla hareket ediyoruz, ideal bir mükemmellik var –eksiksiziz, hatasızız ya da felaketsiziz. Eğer bir şeylerin onarılması gerekiyorsa sistemin başarısız olduğundan ya da birinin yanlış yaptığından kuşku duyuyoruz. Yani kendini iyileştirme yalnızca, arada sırada –uzun bir hastalıktan, tehlikeli bir ameliyattan ya da beklenmedik bir kazadan sonra- gerekli. İyileşme dönemini geçmiş olsun kartlarıyla, çiçeklerle ve balonlarla kutluyoruz.

Canlılığımızı geri kazanmanın moleküler düzeyde bir yaşam şekli olduğunu pek az anlıyoruz. Günde on bin defa bedenimizde yüz trilyon hücre diğer moleküllerin atom ve elektronlarından kopan tehlikeli radikallere maruz kalıyor ve günde on bin kez bu hasar hemen onarılıyor.

Eğer hücrelerimizin solunum sonucu olarak ortaya çıkan güçlü serbest radikalleri anında nötralize etmede bu olağanüstü yeteneği olmasaydı, terkedilmiş kullanılmayan bir araba gibi içten dışa çürürdük. Sağlığımızı, dayanıklılığımızı ve ömrümüzü bu sürekli yenilenmeye borçluyuz.

Yani bir daha dizleriniz sizi öldürüyorsa, sırtınız ağrıyorsa, beliniz sertleşiyorsa kadere kızmayın. Tersine kollarınızı sıvayın. Ellerinizi ovun. Çalışmaya başlayın. Bir şeyleri tamir etmeyi öğrenmek biyolojik kaderinizdir.

BÜYÜTMEYİN

Çelişkili görünmekle birlikte, yaşlandıkça ölmeniz daha az olasıdır. Bazı bilim insanları yaşamın geç döneminde yaşlılık sürecinin ortaya çıkmasının bizleri erken bir ölümden kurtarmak amacıyla olduğuna inanıyor. Yaşlandıkça daha dikkatli olduğumuzdan kendimizi incitmemiz daha az olasıdır ve hücre büyümemiz de yavaşladığı için hastalıkların gelişme hızı yavaşlar.

Ölümünüzü kabul etmek zorunda olduğunuzu unutun. Hayranlık uyandırıcı yaşama isteğinizi kabul ettiğinizde yaşam gerçekten değerli olur. Bedeniniz söz konusu olduğunda boşverme seçeneğiniz yoktur. Hücrelerinizin biyolojik kaderi için sağlıklı bir saygı kazanır ve yaşlanma sürecinin nihai iyiliğini anlamaya başlarsanız ancak, merhametli bir insan olma yolundasınızdır.

Kırık kalbinizi tamir edin. Yalnızca kahramanlar aşktan ölür. Biz kurtuluruz.

Süreci, her bir geri adım için iki küçük ileri adım olarak tanımlayın.

Zayıflıklarınızı abartmayın. Programa bağlı kalın.

Geç olmanın asla çok geç olmadığını hatırlayın.

Başladığınızı sürdürün.

Son peşinde koşmayın.

Aynayla zaman öldüren siz hepinize, işte iyi haber: Şu ana kadar iyi götürdünüz, en iyisi ise daha gelecek. Harry Truman Senatoya ilk kez ellisinde seçildi; Paul Cezanne altmış beşine kadar büyük bir sergi açmadı; Nelson Mandela Güney Afrika’ya yetmiş beş yaşında başkan oldu.

İlk kırışığınızı ve ilk beyaz saçınızı fark ettiginizde rahat bir soluk alın. Daima olmak istediğiniz kişi olma yolunda bir hayli yol aldınız.

Bu bir eğlence olmalıdır.

Erişkinliği Yeniden Oluşturmak

Gençlerde, kırk, elli, hatta altmış olma isteği uyandıracak türden büyükler olun. Gelecek kuşak, yeryüzü kullanım hakkının yaşla birlikte arttığını ve yaşlanmanın insana birdenbire komik, tarz sahibi ve samimi olma izni verdiğini bilsin.

Özgün giyinin. Şık olun. Bir stiliniz olsun

Yirmi bir yaşının altındaki herhangi birine gurme yiyecekler pişirin.

Acemi damaklara hatırlanacak birşeyler verin.

Güzel şeylere sahip olun. Bir çift iyi el yapımı deri eldiven hic bir plastik cerrahinin veremeyeceği bir erişme duygusu ve huzur verir.

Piyano dersleri alın.

Sırlarınız olsun. En iyi parfümünüzün adını, yeni aldığınız arabanın fiyatını, sahildeki evininizin yerini, son sevgilinizin kimliğini ve global ısınma hakkındaki düşüncelerinizi kendinize saklayın.

En iyi şarabı ikram edin ama, onun hakkında konuşmayın.

Kalıcı bir kitaplık oluşturun.

Küçük insanlarlayken uzun sözcükler kullanın.

Kendinize bir hafta, bir ay, bir yıl verin ama sonunda sizi kızdıran insanlarla barışın.

Devam edecek……

*Veronique Vienne, The Art of Growing Up. The simple ways to be yourself at last.

“Yaşlılık korkakların yeri değildir.”
~ Bette Davis