Beklenmedik önemli bir hastalıkla uğraşmak beni bazı eski meselelerimle karşı karşıya getirdi. Her zaman herşeyi yapabileceğini hisseden insanlardan biri olmuşumdur. Beni daima cesaretlendiren ve çabalarımı destekleyen bir annem vardı.  “Neye inanırsak onu elde ederiz” diyen New Age Felsefelerinin müşterisi oldum. Çoğu zaman,  bu şekilde düşünme ve hissetme hayatımda bana yardımcı oldu. Ancak,  yapmak zorunda olmadığıma inandıran, başımı duvara vurduğum zamanlar da oldu. Ne zaman sınırları kabul etmeli, ne zaman amacıma ulaşana kadar zorlamaya devam etmeli sorusuyla hep uğraştım.

Son haftalarda ölümlülüğümle ilgili deneyimlerim hakkında yazıyorum: Hasta Hissetmiyorum. O Halde Neden Hastanedeyim? Sağlıklı İnsanlara Kötü Şeyler Olduğunda. Doktor Yokken ve Doktor Varken.

İyileştikten bir ay sonra hastalığımdan daha büyük bir anlam çıkarmaya başladım. “Olumlu insan olma”, inanıyorum ki, hayatın her yönünden öğrenilecek dersler var. Birçok insan hastalanır, iyileşir, devam eder ve geçmişteki acıyı unutur. Ben bütün hastalıklarımdan daha derin anlam çıkarmada büyük bir bilgelik olduğuna inanıyorum. Ne kadar korkutucuysalar o kadar çok şey öğrettiklerini düşünüyorum.

Henüz, tamamen açık değil, ancak hayatımın bu döneminde sınırları kabul etmenin önemiyle ilgili şeyleri kavrıyorum. ‘Yapabilirim’ tavrım değerli olabilir. Ancak, “yapmamam “ tavrım da aynı şekilde değerli.

63. yaşgünüme yaklaşırken geçmişte kolaylıkla yaptığım fiziksel etkinlikleri aynı kolaylıkla yapamayacağım gerçeğini kabul etmeye başlıyorum. Mücadele gerektiren sporları yapmayı bıraktım çünkü gençlerle yarışamazdım ve böyle mücadelelerden bir zamanlar hoşlandığım kadar da hoşlanmıyorum. Öte yandan, bir raket topu aldım ve asla becerebileceğimi düşünemeyeceğim mükemmellik düzeyine ulaştım. Hayatımda ilk kez ağırlık kaldırmaya başladım ve yeni gücüm çok doyurucu.

Yavaşlamam ve koyuvermem  ve arttırmam ve yükseltmem gerektiğini fark etmem benim için her zaman kolay değil.

Bu hastalıkla, yaşamımın sınırlarını kabul etmeyi daha iyi öğreniyorum. Belki, daha çok şeye “hayır” demeli. Belki, hızlanacağına yavaşlamalı. Belki rutinime daha fazla ağırlık yüklemeyi durdurmalı ve ne iyi hissettiriyorsa onu yapmalı. Belki hayatta daha başarılı olmak için daima bir sonraki amaca, bir sonraki basamağa ulaşmak gerekmez. Belki “ yeter artık” zamanları vardır.

Ayrıca fiziksel sınırlarım kadar duygusal sınırlarımı da kabullenmeye ihtiyacım olduğunu fark ediyorum. Geçmişte yaşadığım fiziksel bir incinmeden kolaylıkla kurtulamadığım gibi duygusal incinmeden de kolaylıkla kurtulamıyorum. Geçmişte kolaylıkla tolere ettiğim yaşam stresleri yaşlandıkça daha zor gelmeye başladı.  Fiziksel bedenimi olduğu gibi duygusal bedenimi de daha fazla dinlendirme ihtiyacı duyuyorum.

Bazı bakımlardan duygusal sınırlarımı kabul etmek fiziksel sınırlarımı kabul etmekten çok daha zor. Hep çok duygusal bir insan oldum. Manik- depresif bir kişiliğim var ve sık sık büyük ruhsal dalgalanmalar yaşarım.  Duygusal hassasiyetim beni iyi bir terapist ve yazar yaptı, ancak zayıflatıcı olabilen duygusal altüst oluşlara karşı  daha incinir yaptı. Fark ediyorum ki, sağlığımdan keyif almaya devam etmek istiyorsam sınırlarımı kabul etmek zorundayım. “Yapamam” tutumumu “yapabilirim” tutumum kadar onurlandırmalıyım.

Alabileceğim bütün yardım ve desteğe gereksinimim var. Sizin deneyimleriniz nasıl? Ne zaman sınırlarınızın ötesine geçme ve amacınızın peşine düşme dürtüsü sağlıklıydı? Ne zaman sınırları kabul etmek ve onlarla yaşamayı öğrenmek iyiydi?

Jed Diamond:” Erkek Menopozu ve Sinir Bozucu Erkek Sendromu” kitaplarının yazarı.

Do We Accept Our Limitations or Push Through them? www.thirdage.com

“Gençlik doğanın hediyesidir. Yaşlanmak ise sanat eseri.”
~ Walter Wincher