The Waltons’dan bir sahne

The Waltons’dan bir sahne

Geçenlerde açıklanan yaşlanma konusunda tutumlar üzerine yapılmış ulusal anket sonuçlarına bakınca kafamdaki bazı uçuk sorular içinde sızlandım. (Hangi yaşta insanlar ilk öpücüklerini deneyimler? Tam 15 değil, ortalama. Kim aldırır?)

Ancak devamlı merak  edilen bir konuda bazı ilginç veriler var: yaşlı insanlar artık kendi başlarına yaşayamadıklarında daha genç aile üyelerinin yanına taşınıyorlar. Bu konu buralarda yazın  sivrisinek  öngörmek kadar bir tepki getiriyor. Yaşlı insanlar için herhangi bir yaşam imkanı tartışması,  yetişkin çocukları ebeveynlerini kendi evlerine almadıkları için şiddetle kınayan birilerinden onaylanmamayı getirir.

Ben babamın emekli bakım topluluğunda sürdürdüğü  ilk yılı konusunda yazdığımda, örneğin, “passyp” takma adını kullanan bir okuyucu eski zamanların çok kuşaklı ev işlerini göklere çıkardı. “Yalnız yaşayan ebeveynlerin, hiç bir zaman çocuklarına kendileriyle oturmayı empoze etmediklerini söylediklerini işittiğimde, çocuklar onları kendi evlerindeymiş gibi hissettirseler memnuniyetle gideceklerini bilirim,”  diye yazdı.

Kişisel hipotezim, daha önce yazdığım gibi, bizim boomer kuşağı pek çok Waltonlar dizisi izledi. Çocuklarının yanına taşınan yaşlı dullardaki, 1940’larda başlayan, aile bencilliği olarak değil ancak Sosyal Güvenliğin getirdiği bir  yenilik olarak yansıyan,  keskin bir düşüşü gösteren iki ekonomistin favori çalışmasını da aktardım.  İlk kez, o çekler artık çalışmayan insanların bağımsız olarak ev işlerini sürdürebilmelerini sağladı ve ondan beri onlara daha fazla insan sahip oldu.

Çin’de bakım evlerinin çoğalmasını anlatan Zhanglian Feng’in, Brown Üniversitesi gerontoloğu,  bir çalışmasını da verdim.  İnşaat hızla devam ediyor dedi, Konfüçyusçu ana-babaya saygı beklentisine karşın. Orada, burada olduğu gibi, bağımlı yaşlılar için yaşam ayarlamaları yapmak daha çok endüstrileşmeyle ilgili, çalışma hayatındaki kadınlar ve uzayan ömürler,  sözde ben-merkezci erişkin çocuklardan ziyade.

İşte size  Pfizer’ın, bir ilaç şirketi,  imzaladığı Gallup&Robinson’dan bir kez daha  çocuklarının yanına taşınmanın yaşlanan ebeveynlerin kalplerini neşeyle attırmadığını öneren bir kanıt.

2010 nüfus sayımı verilerini temsil etmek üzere  kabul edilen, 1017 online panelist örneklemindeki insanlara,  ebeveynli bir yaşama nasıl baktıkları soruldu. Yaşları 35-64 arasında olanların yüzde 53’ü evet dedi. 65 yaşın üstündekilerin ise yalnızca yüzde 43’ü evlerine taşınan bir ebeveyne istekliydi.

65 yaşın üstündeki katılımcılara  ters yönde “artık kendi başına yaşayamadığında” daha genç aile üyeleriyle birlikte yaşamaya isteklilikleri konusunda  sorulan soruda daha bile az hevesli duruşlar ortaya çıktı. Yalnızca dörtte biri evet dedi; yüzde 34’ü ise hayır dedi.  En büyük grup, yüzde 38, emin olmadığını söyledi  ki bu iyi karşılanabilen ya da korkulan,  rahat ya da gergin olabilecek bir duruma mantıklı bir tepki olarak görünüyor.

Söz konusu anketin 65 yaşın üstünde yalnızca 178 kişiyi kapsadığını söylemeliyim, ulusal topluluğa oranlı ama çok büyük bir örneklem de değil.  Ve kesinlikle bazı aileler çok kuşaklı yaşamayı ya da mali nedenler yüzünden bu duruma dönmeyi kucaklayacaklardır. (Eğer siz onlar arasındaysanız , bunun nasıl yürüdüğünü duymak isteriz.) Yaşlı erişkinlerin yüzde 25’i aileleriyle birlikte yaşasa bu pek ihmal edilebilir bir durum olmazdı.

Bazı etnik topluluklarda da bu düzenleme su götürmez bir normdur.

Ancak ben Amerikan yaşlıları arasında çocuklarıyla birlikte yaşamak için yaygın bir arzu kanıtı bulamadım. Kesinlikle, babam defalarca bu konudaki hoşnutsuzluğunu net bir şekilde belirtti.  Bunu bilmiyorken  Waltonlar zaten sosyal değişimin uçurumundaydı.

İyi geceler, John-Boy

http://newoldage.blogs.nytimes.com/2012/06/20/they-still-dont-want-to-live-with-you/

 

“Yaşamın en değerli armağanlarından bazıları yalnızca yaşla elde edilir.”
~ Gene Cohen