OLGUN ZİHİN. Yaşlanan Beynin Olumlu Gücü* (5)

YAŞAMIN İKİNCİ YARISI,  DÖRT FAZ

Geleceği ön görmenin en iyi yolu onu yaratmaktır ~ Peter Drucker

3000’den fazla orta yaşlı erişkinle uzun yıllar içinde birçok kez  ayrıntılı söyleşi ve soru kitapçıklarıyla yaptığımız çalışmalara dayalı olarak yaşamın ikinci yarısıyla ilgili yeni ve yetkin bir görüş formülledim. Erikson’un bıraktığı yerden, onun geniş ‘olgun yaşını’ dört büyüme/gelişim fazına ayırdım. İnsanlar bunları farklı şekillerde yaşayabilirler ve bazen de bu dizilim biraz değişebilir.

Faz I: Yeniden değerlendirme, araştırma ve geçiş zamanı (orta yaş değerlendirmesi); otuzlu yaşların ortasından altmışlı yaşların ortasına kadar, genelde kırklı yaşların başından geç ellili yaşlara kadar, ortaya çıkar. Bu dönem modern bilimin abartı ve kültürel bir uydurma olarak gördüğü ‘orta yaş krizi’yle aynı şey değildir. Söyleşi yaptığım insanların yalnızca %10’u orta yaş krizi yaşadığını söylemiştir. Tersine, bulgularım, insanların kendilerine  ‘Nereye geldim? Şimdi neredeyim? Nereye gidiyorum?’ sorularını sorarak belirgin bir yeniden değerlendirme aşamasından geçtiklerini göstermektedir. Birçok kişi bu dönemi kriz değil ama sorgulama –yeni bir şeye başlama arzusu, derin soruları yanıtlama ve yaşamda neyin doğru ve anlamlı olduğunu araştırma- olarak yaşar.

  • Bu fazdaki insanlar ilk kez ciddi olarak ölüm duygularıyla yüzleşirler.
  • Plan ve etkinlikler bir sorgulama duygusu ya da daha az yaygın olan orta yaş krizi dolayısıyla şekillenir.
  • Bu fazdaki beyin değişimleri bilgeliğin temeli olan gelişimsel zekayla teşvik edilir.

Bu fazda ‘kural ötesi düşünme’ (postformal thinking: ileri idrak, ilerdeki bülümlerde açıklanacak) bize daha büyük sosyal ve duygusal direnç kazandırır, sert ya da çabuk  yargılama eğilimimizi azaltır ve bizi diğerlerine karşı daha bağışlayıcı yapar. Genç kadınlarla karşılaştırıldığında orta yaştaki kadınlar daha güçlü kişisel kimlik duygusuna, sosyal ortamlarda daha yüksek öz farkındalığa, daha fazla güvene, yaşamlarındaki olaylar üzerine daha fazla kontrola ve daha fazla üretkenliğe sahiptir.

Faz II: Özgürlük, deneme, yenilik ; ellili yaşların ortasından yetmişli yaşların ortasına kadar, genelde ellili yaşların geç dönemlerinden yetmişli yaşların ortasına kadar, ortaya çıkar.

  • Bu fazdaki insanlar genellikle önceki bağımlılık ve sınırlamalardan kurtulma isteği hisseder. Yeni bir içsel özgürlük duygusunu besleyen ’Şimdi değilse, ne zaman? Niçin olmasın? ‘Bana ne yapabilirler?’ duygusu içindedirler.
  • Plan ve etkinlikler gereksinimlere göre davranmak için yeni bir kişisel özgürlük duygusuyla şekillenir.
  • Beynin bilgi işleyen kısmındaki yeni nöron oluşumu yenilik isteğiyle ilişkilidir.
  • Emeklilik ya da kısmen emeklilik insanlara yeni tecrübeleri deneme fırsatı verir.

Bu fazda kendimize ilişkin yeni bir özgürlük ve rahatlama duygusu sosyal olarak daha girgin ve dışa dönük olmamızı sağlar bu da yeni ilişkileri teşvik eder. Düşünce ve davranış şekilleri kim olduğumuza ilişkin yeni kazanılmış rahatlık ve kendimizi rahatça ifade edebilme ya da yeni şeyleri deneme gücüyle nitelenir. Kimseye birşey kanıtlamak zorunda olmadığımızı hissederiz.

Bu dünyada aldıklarımız değil, verdiklerimiz bizi zengin yapar ~ Henry Ward Beecher

Faz III: Yineleme, çözümleme ve katkı (toparlama); geç altmışlı yaşlardan doksanlı yaşlara, fakat genelde geç altmışlı yaşlardan seksenli yaşlara kadar ortaya çıkar. Geriye dönüş, karar ve gözden geçirme zamanı olabilir. Bu otobiyografik yineleme sürecinin yaygın sonucu aile, arkadaşlar, gönüllü işler yapma ve topluma geri verme isteğidir.

  • İnsanlar bilgeliklerini paylaşmak için heveslidirler.
  • Plan ve etkinlikler, yaşamda, geriye bakarak, yeniden değerlendirerek ve gözden geçirerek anlam bulma isteğiyle şekillenir.
  • Sağ ve sol beyin yarılarımızın artan birlikte katılımı otobiyografik ifade kapasitemize katkıda bulunur.
  • Bu fazdaki insanlar genellikle bitmemiş işlere ve çözülmemiş anlaşmazlıklara yönelmek zorunda hisseder.

Toparlama fazında çalışma halinde olan güçler bizi daha büyük toplumumuzla, geçmişimizle, ve tarih, deneyim ve bilgelik kaynağı olarak ortaya çıkan yeni rolümüzle ilişki kurmaya iter. Hayırseverlik bu fazdaki insanlar arasında yaygındır. ‘Yaşamda size anlam ve amaç veren şey nedir?’ diye sorulduğunda en sık rastlanan yanıtlardan biri ‘diğerlerine yardımı olacak bir katkıda bulunma’ şeklindedir.

Faz IV: Son faz için Fransızca’daki anlamıyla ‘tekrar’, ‘halâ’ ve ‘devam’anlamında ‘encore’ u kullanıyorum. Devam, tefekkür ve kutlama; geç yetmişli yaşlardan yaşamın sonuna kadar..  Bu dönemde terslikler ve kayıplara karşın devam etme arzusu vardır. Bu hayatta kalma arzusu yeni bir yaratıcılık ve sosyal katılım olarak ortaya çıkar.

Plan  ve etkinlikler yaşamımızdaki ana konuları yeniden belirleme ve yeniden doğrulama fakat aynı zamanda bu konular üzerinde yeni varyasyonları araştırma isteğiyle şekillenir.

Amigdaladaki sonraki değişimler olumlu duygu ve morali geliştirir.

En sonuna kadar iyi yaşama isteği aile ve toplum üzerinde olumlu etkiye sahiptir.

Sosyal bağlantılar encore fazında artan aile yalnızlığı ve uzun yaşam konuları üzerine yeni varyasyonlar bulma vurgusuyla anahtar rolü oynar.

İnsanların yaşamın geç döneminin bu fazları ve mekanizmalarını anladığında büyük bir heves gösterip enerjiyle dolduklarını gördüm. Yaşlanmayla ilgili olumsuz aldatmalardan kurtulup yeni enerji, yönlenme ve amaçla teşvik olurlar.

Ünlü komedyen George Burns’le 97 yaşındayken yaşlanmayla ilgili topluma iletilecek mesajları konusunda söyleşi yaparken, ileri yaşa nasıl uyum sağladığı yolundaki bir soruya “artık seyirciden alkışı peşin istiyorum, ne olur ne olmaz” diye yanıtladı. Ve 100 yaşına kadar alkış almaya devam etti. Doktorunun sigara ve içkisi konusunda ne düşündüğünü sorulduğunda  ironiyle ‘doktorum öldü’ dedi.

Geç yaşlarda bile beynin anahtar yeteneklerini alıkonduğunu hatırlamak önemlidir. Entellektüel fonksiyonların bazı yönlerinin azaldığı doğrudur ancak öğrenmek daima mümkündür ve yaşlı beyinlere kodlanmış deneyimin derinliği kalıcıdır. Yeni dendritler, yeni synapslar ve hatta yeni nöronlar , özellikle yaşlı erişkinler fiziksel ve zihinsel olarak teşvik edici etkinliklerle meşgulseler, oluşumlarına devam ederler. Yalnızca beyin dirençli kalmaz (kronik ya da dejeneratif bir hastalık olmadıkça) ayrıca ruhsal ve duygusal durum da ciddi fiziksel problemler karşın güçlü kalabilir. Çok yaşlı insanlar bile özellikle aile ve diğer önem verdikleri kişilerle ilişkilerinde derin bir zevk ve tatmin duygusu deneyimleyebilir.

Yaşlandıkça koşullara uyum konusunda insanlar daha iyi olmaktadır. Sağlık durumlarına bakılmaksızın yaşlı insanlar, hem mücadele kapasiteleri hem de yaşamdaki doyumu açısından, yaşamın darbeleriyle yüzleşmeye  daha hazırlıklıdır. Yaşlanmaya daha fazla olumlu duygu, daha az olumsuz duygu eşlik eder. Bu eğilimler 100 yaşında ve daha yaşlı insanlar arasında da belirgindir.100 yaşını geçmiş insanlar sağlık bakımından uzun, kademeli bir düşüş yaşamazlar. Yüz yaşını geçmiş insanların yaşamın neredeyse  sonuna kadar sağlıklı olup ölmeden önce hızlı bir düşüş yaşamaları çok daha olasıdır. Yeni şeyler öğrenmeyi sürdürmek ve zihinsel olarak aktif olmak zihinsel gücün anahtarlarıdır.

Devam Edecek…

*Özet: The mature Mind. The Positive Power of the Aging Brain,  G.D. Cohen, 2005, 232 s., Basic Books, New York.

“Gençlik doğanın hediyesidir. Yaşlanmak ise sanat eseri.”
~ Walter Wincher