RonnyHayatımın bu döneminde kendimi hiçbir zaman bu kadar canlı, coşkulu ve moralli hissetmeyi beklemezdim. Bizim kültürümüzde yaşlı bir kadın olma konusunda bu kadar iyi hissedeceğime inanmama yol açacak bir şey varsa da çok az. Medya yaşlılığı hemen hemen bütünüyle sağlıkla, kötü sağlıkla ve çoğunlukla da demansla- ilişkilendiriyor.

Önlemenin ve tedavinin olmadığı Alzheimer konusunda daha çok haber ve ana hikaye var sonra da diğer bütün yaşlı sağlık konularını birlikte rapor ediyorlar.

The New York Times yaşlılar konusunda The New Old Age adlı uzun zamandır süregelen, günlük bir blog yayınlıyor. Yıllardır tanrının her günü hep hasta, düşkün ya da demanslı olma ya da üçü birden,  sanki “the new old age” de diğer sağlık durumları yokmuş gibi.

Birilerinin The Times’a yaşlı insanların yüzde sekseninin ölene dek bağımsız yaşadıklarını söylemeleri gerek.

Sonra da politikacılar var. Yaşlılar onlar için büyük bir konu çünkü biz onlar için gençlerden daha çok oy anlamına geliyoruz ve bizim sayımız balon yapıyor.

Ancak anketler bizi bütünüyle ekonomik açıdan görüyor, bizim -bir demet aç gözlü bunak- ne kadar maliyetli olduğumuzu;  sosyal güvence vermek yerine ölmemizi tercih ediyorlar.

Neden kimse yaşlı insanları sevmez?

Bizim hakkımızdaki tek olumlu sözcük, 85 yaşında uçaktan atlayıp, medya tarafından ya bir şaka ya da diğer bütün yaşlılara beceriksizliğimizden sıyrılıp Everet’e tırmanmamız için bir ibret öyküsü olarak rapor edilen, kaçıkları kapsar.

Düzenli bir okuyucu olarak ben bu konular hakkında çok düşünüyorum ve bu sayfalarda onlara karşı ağzıma geleni söylüyorum. Ancak bu, iyi bir yaşlılığın insanı nasıl hissettirdiğine şaşırmaktan beni alıkoymuyor.

Bu yaşamın bildiğim en ilginç zamanı. Fark etmeksizin önceki zorunlulukların yok olduğu, ve “meli, malı”sız çok daha az endişeli, dolayısıyla  daha kolay bir yaşam.

Kendimi geliştirdim. Ben neysem oyum ve böyle kalacağım.

Bu günlerdeki misyonum topluma nasıl katkıda bulunabileceğimle ilgili, daha iyi, daha yüksek ücretli bir iş değil. Artık iş, tanınma ya da ödül için yarışmıyorum ve böylesi de yükümü alıyor.

Kendim hakkındaki endişem diğerleriyle nasıl kıyaslanacağımdan çok sağlıklı olma  konusundaki günlük kontrol listemden biraz daha fazlası. Onlara ve kendime kendimi kanıtlamak için az şeyim var.

Oldukça öğrendim, iyi günler, kötü günler, iyi ve kötü ruh halleri var ve hepsi kabul. Her biri diğeri kadar yaşamın bir parçası.

Ve daha önce de burada söz ettiğim gibi daha gençkenki  zorunluluk duygumu kaybettim, yapma, yapma, yapma gereği. Günlerim azaldıkça  “onu yarın yaparım,” demeyi hala tuhaf buluyorum.

Hala anlamıyorum ama kesin iyi hissettiriyor ve bonusu da sanırım kan basıncımı kontrolde tutmama yardım ediyor.

Şimdi zaman var, sonunda, olmak için. İlgilerimin ve güdülerimin peşine düşmek için , bu alanları, içsel ve dışsal- araştırmak için, geçmişte bunları yapmak için çok meşguldüm. Ya da değil. Seçmek zorundayım ve bunu yapmak için ulaştığım bu özgürlük beni heyecanlandırıyor.

Dünyanın kalanı yaşlı olmakla ilgili ne düşünürse düşünsün, 72 yaşımda bulunduğum bu noktadan, olabileceğini sandığımdan beklenmedik bir şekilde daha iyi ve daha heyecanlı.

http://www.timegoesby.net/weblog/2013/08/an-old-age-better-than-i-ever-expected.html

“Geçmiş bir önsözdür.”
~ Washington D.C.de Ulusal Arşiv önündeki bir levhadan