Yaşlılık başa gelir... Bilgeleşme isteğe bağlıdır

Yaşlılık başa gelir… Bilgeleşme isteğe bağlıdır

Ben gençken 21 yaş erişkinliğin resmi yaşıydı. Evet, ondan önce evlenebilirdiniz ve genç erkekler askere gidebilirlerdi ancak 21. yaş günü dünyanın sizi erişkin olarak kabul ettiği ve tanıdığı yaştı.

Ve ben erişkin olmayı çaresizce isterdim. Geçmişte de sözünü ettiğim gibi 1962 yılında 21. yaş günümde uyandığımda birdenbire yaşamın tüm varoluşsal sorularının yanıtlarını bilemeyince hayal kırıklığına uğradım.

Aynı şekilde cesaret kırıcı olan kendimi artık bir gün önceki gibi ergin de hissetmiyor olmamdı.

Her ne kadar o güne dek dört yıldır bir banka  hesabım varsa da bir çek nasıl yazılır ve hesap her ay dengede nasıl tutulur konusunu gizlice bildiğimden gurur duyduğum için kendime kızgındım. O zamana kadar, sanmıştım ki, bunu o kadar çok  yapacağım ki … –oh, telefonu çevirmekten,  daha zor olmaz.

Ve her ne kadar aynı dört yılda bunlara çalışıyorsam da, babamdan bütün hayatım boyunca dehşete düştüğüm kadar patronumdan korkmaktan, düş kırıklığına uğramıştım. O zamanlar erişkinlerin böyle hissetmediklerini sanırdım.

O zamanlarda bir gün kozmetik malzemeler alıyorken, çünkü makyaj o yaşlarda hala bir eğlence idi, kasiyer seçtiğim göz kremini aldı ve “Tatlım, bunu kullanmak için çok gençsin,” dedi.

Kızardığımı, rahatsız olduğumu hissettim çünkü erişkin olmayı çok fazla istemiştim ve gerçek bir erişkin bunu anlmamı sağlkamıştı. O zaman hala inanıyordum ki erişkinler hep haklıdır ve haklı olmanın benim sıram olmasının sancısını çekmiştim.

Ne zaman yeni bir şeyi, gerçek erişkinlerin yapıyor göründüğü, başarsam kendime olan gururum taştı. İlk kez bir uçak bileti aldığımda. İlk kredi kartımı aldığımda (o günlerde evlenmemiş “kızlar” için çok zordu). Oy vermek için kaydolup ve sonra seçim gününde geri çevrilmediğimde.

Böyle olmamalıydı, diye düşünürdüm. Bir erişkin olarak kendimle şimdi çocuklukta olduğum kadar rahat olmalıydım. O zaman  hiç düşünmedim ki  çocuk; tam da olduğum gibi, olmayı taklit ediyordum.

Ancak 24 yaşımdayken evlenirken bile çok erişkin görünmüş olarak hissettim–ki hala erişkinmiş gibi yapıyordum. Ancak altı yıl sonra kocamdan ayrılıncaya kadar, inanın, bayağı erişkin hissettim.

Ve bu benim görüşüm. Belli bir yaşta erişkin olmaya ne kadar can atsam da o şekilde olmadı. Erginlikten erişkinliğe geçiş, zaman içinde büyümeyi gerektiriyor.

Ve şimdi oldukça eminim ki yaşamın diğer ucundayken, insanın yaşlılığında kendisiyle rahat olması için gene de zaman gerekiyor.

Yaşlılığın başlangıcına, 60 ya da benzeri yaş, ulaştığımızı kabul etsek bile çoğumuz buna içsel olarak geçiş yapmak için henüz 21 yaşımızda olduğumuzdan daha yetkin değiliz.

Birlikte çalıştığım herkesten onlarca yıl yaşlı olduğumu ilk fark ettiğimde 55 yaşındaydım ve bunu gerçekten yaşlandığım şeklinde yorumladım.

Yaşlılığa yerleşmem neredeyse 20 yılımı aldı ve bunu erginliğe büyümenin aldığı kadar yoğunlukla rastgele olarak  gerçekleştirdim.

Yaşlandığımı ilk fark ettiren şeylerden biri insanların bana farklı davranmaya başlaması. Belki böyle değildi ama ansızın meslekdaşlar grubu –hepsi daha genç şimdi- günün sonunda bir yere içmeye giderken ben artık otomatik olarak buna dahil edilmiyordum.

57 ya da 58 yaşlarındayken ayak konusunda yaşlanmayla ilişkili olarak bir şey biliyordum, artık yüksek topuklu ayakkabıların acısına katlanamıyordum.

Yaklaşık olarak aynı zamanlarda bir arkadaşım benim hayran olduğumu bildiği, bekar olan bir yazarla bir buluşma ayarladı. Masada onun ne kadar yaşlı göründüğüne şaşırdım; onunla ilgileneceğimi nasıl düşünebilmişti. Ama benden yalnızca üç yıl daha yaşlıydı.

Giderek daha sık olarak Cuma ve Cumartesi akşamları evde oturmaktan mutluydum. Kendimi hafta sonunda flört olanağı ya da akşam yemeği ya da bir parti olmaksızın sosyal başarısızlık olarak düşündüğüm zamandan çok önce değildi bu.

Ve 21 yaşında erişkinlerin küçük başarılarda küçük bir gurur hissetmesine üzüldüğüm gibi şimdi de bir iki yıl arayla doğduğumuz çevremdeki birkaç yaşlı kadına karşı üstün hissetme konusunda kendime kızıyorum.

Bana ne oluyorduyla ilgili ve yaşlandıkça yaşantım nasıl farklı olacak merakıyla yaşlanmayı araştırmaya başladım, boomerlar 60 olmadan önce yaşlanmanın olumlu olduğu konusunda hemen hemen hiçbir popüler medya yoktu, tamamen yaş ayırımcısı değillerse de. Çoğunlukla 55 ya da 60’tan sonraki yaşamla ilgili hiçbir şeye aldırmıyorlardı.

Yaşlılık konusundaki bilgiler o zamandan sonra gelişti ve sonra (olumsuz tutumlar şart değilse de) son on yıl içinde ben yaşlılığın çeşitli yönleri konusunda yazıyorken uzun yıllar önce tedrici olarak erişkinliğe geçerken olana benzer olarak yaşlılığa yerleştim.

Bunun tıpkı çocukluktan erişkinliğe ulaşmak gibi yaşlılığa bir yolculuk olduğunu anlamam çok uzun zaman aldı.

1987 yılındaki harika kitabı, Yaşlılık: Basitliğe Yolculuk’ta  (Old Age: Journey into Simplicity) Helen M. Luke, Shakespeare’in oyunu The Tempest, asla analiz edilemez diye yazıyor, çünkü,

“…. her okunuşunda her okuyucu bireye farklı bir şekilde sesleniyor. Gerçekten, o aynı okuyucu üzerinde etkisi her yeni okumayla da değişir –ve özellikle kişinin erişkinliğe ve yaşlılığa olan büyümesinin farklı fazlarında.

“Bu kuşkusuz yalnızca yaşlanmaya devam eden yaşlanma sürecine batmayan ya da onu geciktirme girişiminde olmayanlar için doğru.”

Bu konuda çalışıyorum, Helen. Gayret ediyorum.

http://www.timegoesby.net/weblog/2014/01/growing-into-old-age.html

“Geçmiş bir önsözdür.”
~ Washington D.C.de Ulusal Arşiv önündeki bir levhadan