Yaşlanmanın en belirgin izlerini biliyoruz. Kırışıklıklar. Beyaz saçlar. Ciltte sarkmalar ve torbalar.

Ancak bazılarımız için yaşlılık yıllarına giriş bazı sürprizler anlamına gelir.

Birçok kadının bedeninin orta kısımı kalınlaşır ve kalça ve kolları sarkar. Saçları azalırken yüzlerindeki ince, soluk tüyler kalınlaşır ve koyulaşır.
Erkekler de yaşla birlikte bedenlerinin orta kısımlarında kalınlaşırlar. Bir çoğu tepesindeki saçları kaybeder ve burun ve kulak içlerinde kıllar kazanır.
Kadın ve erkeklerin boyu kısalacak, burun ve kulakları uzayacaktır.
Göz kapakları düşecek, gerdanları sarkacak ve ciltleri incelecek. Yüzlerinde benekler, yaşlılık lekeleri ve kırmızı damar genişlemeleri gelişecek.
Ve aslında beyinleri de küçülecek.
Oh, ne eğlenceli.
Üç doktorla – Dr. Chip Celestino, Dr. William Palmer ve Dr. Suzanne Hess- yaşlandıkça insanlara ne olacağını konuştum.
Celestino, Wake Forest University Tıp Okulunda aile ve halk sağlığı profesörü ve Wake Forest University Baptist Tıp Merkezinde Geriatri Bölümü Başkanı. Palmer, Whitaker Rehab Merkezinde tıbbi rehabilitasyon doktoru. Hess bir cilt doktoru.
Yaşlanma genetik gibi iç güçler ve sigara içme ve güneşe maruz kalma gibi dış güçler nedeniyle meydana gelir. İyi sağlık alışkanlıklarımızı sürdürerek saati yavaşlatabiliriz ve kozmetik cerrahi avantajını kullanarak gençlik dolu görünümü koruyabiliriz.
Ancak bazı doğal güçler inkar edilemez. Onlar içimizdedir.
Örneğin, boy kısalmasını ele alalım. Celestino omurlarımız arasındaki disklerin çok fazla su içerdiğini söylüyor; biz yaşlandıkça suyun miktarı azalır ve omurlar birbirine daha fazla yaklaşarak boyumuzu kısaltır. Celestino, herşeyi doğru yapsalar bile 70 yaşındaki insanların 25 yaşlarındaki boylarında olmayacağını, söylüyor.
Egzersiz yapan ve iyi yiyen insanlar bile 30 yaşlarındaki sıkı vücutlarını korumakta zorluk çekecektir, diyor. Kadın ve erkekler yaşlandıkçe bedenlerindeki yağ oranı artar ve kasları zayıflar. Kalifornia Valisi Schwarzenegger’in geçmişte küçük bir mayoyla çekilmiş fotografına bakılırsa body building günlerinin çok geride kaldığı açıktır. Sarkan cildi ve bedenin ortasındaki yağ katmanıyla 50’den yaşlı birçok adam gibi görünmektedir. Biçimli, kaslı vücutlarını ileri yaşlara taşımak için yeterince sıkı çalışanlar enderdir. Bazı insanlar genetikleri bakımından şanslıdırlar ve ince kalırlar. Fakat çoğumuz en azından biraz kalınlaşırız.

Kıl Kaybetme ve Kazanma
Çoğumuz saçlarımızı kaybedeceğiz ama istemediğimiz yerlerde kıllar gelişecek, diyor Celestino. “ Burunların ve kulakların dışına taşacak”. Kadınlar genellikle kelleşmez, fakat saçları, yaşlandıkça incelir. Ve çenelerinde ve dudaklarının üstünde koyu kalın kılları fark edebilirler. Bu kıllar yeni değil, diyor. Yaşla gelen hormon dengesi değişimleri, kıl köklerinin daha önce o bölgelerde olan yumuşak ince tüylerden çok, kalın, kaba ve koyu renkli kılları üretmesine neden olur.
Yüzümüzde koyu kıllar üretsek de başımızdaki saçların beyazlaması olanaklı. Saçlar beyazlaşır çünkü saçta pigment üreten hücreler çalışmasını durdurur, diyor Celestino. Saçlarımızın ne kadar çabuk ve ne kadar çok beyazlaşacağı genetikle belirlenir. Yirmiden önce bile beyazlama başlayabilir. Ya da doğal saç rengimizi orta yaşlarımızda da bırakmayabiliriz. Çoğu insanın saçları 40’ lı, 50’ li yaşlarına kadar en azından bir miktar beyazlar.

Cilt
Hess, cildimiz, henüz gençken yaşlanmaya başlar, diyor. 20’li yaşlarımızda yavaş yavaş kollajen -cildimizin sıkılığını güçlülüğünü sağlayan bir lifli protein- kaybetmeye başlarız. 30 ve 40’larımızda, somurtma ve gözleri kısarak bakma gibi yer çekimi ve tekrarlanan hareketler cilde etki ederek çizgi ve kırışıklıklara sebep olmaya başlar. Cildin azalan esnekliği 50’mize yaklaştığımızda daha belirgin olur.
Daha çok yaşlandıkça cildimiz daha çok incelir ve daha çok sarkar, daha kolay hırpalanır, yaralanır, berelenir, morarır. Yüzümüzde benekler, yaşlılık lekeleri, damar kalınlaşmaları ve kerastaz, kalın, yumru benzeri oluşumlar gibi her çeşit göze hoş gelmeyen şeyi geliştiririz. Burnumuzun ucu düşmeye başlar ve kulaklarımız uzar. Göz kapaklarımız sarkar ve gözlerimizin altındaki yağ torbaları daha belirginleşir.
Gözlerine kozmetik cerrahi yaptıran insanlar genellikle belirgin olarak daha genç görünür, diyor Celestino “bu, gözlerin gençliğin penceresi olması yüzündendir sadece.”

Görünmeyen Değişimler
Ancak yaşlanmanın bir çok yönü göze görünmez.
Kemik yoğunluğu ve kas gücü azalır diyor Palmer. Göz lenzlerimiz daha yoğun ve daha az elastik olur, bu da gözlerimizin çabuk odak değiştirmesini zorlaştırır. İşte bu nedenle bifokaller işin içine girer.
Kadın ve erkekler bağışıklık sistemini etkileyen testosteron ve östrojen gibi hormonları kaybettiğinden enfeksiyonlarla savaşma yetenekleri azalır, daha sık hasta olur ve iyileşmeleri daha uzun sürer.
Yaşlandığımızda gastro intestinal sistem yavaşlıyor, diyor Palmer. “Yaşlı insanlarla konuştuğunuzda herkes bağırsaklarına odaklanmıştır.” Yaşla birlikte fıtık, reflü ve kabızlık riski artar. Yaşlandıkça kokuları, yiyeceklerin tadını almayız ve iyi uyuyamayız.
Ve bir de beyin denen şey var. Beyin boyu küçülür diyor, Palmer ve beyine giden kan akışı damarların kalınlaşmasından dolayı azalır. Bu nedenle iyi düşünemez ya da mantık yürütemeyiz.
İş yaşlanmaya gelince, diyor Celestino, genlerimizi değiştiremeyiz, “en azından şimdi değil”. Yapabileceğimiz güneş ve sigaradan kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak, akıllı beslenmek, iyi bir vücut ağırlığını korumak ve yeterince uyumak.
Ve erdemle yaşlanmak.

Janice Gaston

“İnsanlardaki gerçek güzelliği ancak onlar yaşlanınca algılayabilirsiniz.”
~ Anouk Aimee