“Başında olduğunu fark etmeyip, gözlüğünü bulmak için  bütün odayı arayan bir yetişkini görmek gerçekten eğlenceli.”

Yaşlanmanın eğlenceli olabilmesi mümkün müdür? Belki olumsuz beklentilerimizin deneyimlerimizle bir ilgisi vardır. Bir arkadaşım 40 yaşına geldiğinde, yaşlanma süreci ve yaşlanmanın getirdiği her değişim için yas tuttu. Yaşlanmayı, yalnızca bedenin ve beden fonksiyonlarının çöküşü olarak tanımladı. Sonuç olarak, kendisine sürekli daha fazla rahatsızlık yaratıyor oldu -daha çok ağrı, daha çok sızı ve daha çok doktor ziyareti. Yıllarca 50 yaşına geldiğinde çok berbat bir hayatı olacağını düşündü.

Öte yandan, 70 yaşın üstündeki başka bir arkadaşım yaşamındaki heyecanı, doyumu ve eğlenceyi anlatır. Eğer ağrıları varsa (ve eminim var) onlara odaklanmaz. Yolculuk yapar, okur, güler, arkadaşlarıyla, çocuklarıyla ve torunlarıyla ilişkilerini besler.

Bana kalırsa, ben daha taşkın, ağrı ve sızılı ve hepsi olmayı iple çekiyorum. “Taşkın bir yaşlı kadın olun” (Be Outrageous Older Women) adlı kitabında Ruth Harriet Jacobs,

“Yaşlandıkça yeterince taşkın olursanız iyi şeyler olur” diyor. Kesinlikle doğru, Ruth!

Eğer bir gün yürümek için bir bastona gereksinim duyarsam, o baston sıradan bir baston olmayacak. Onu şeker kutusu gibi görünmesi için kırmızı ve beyaza boyayacağım. Eğer bir yürüteç kullanmak zorunda kalırsam bisiklet kornası taktıracağım. Biip, biip –çekilin yolumdan! Eğer ellerimdeki artrit beni rahatsız ederse kışın evde puantiyeli tek parmaklı eldivenler giyeceğim.  Ölüme değil, tersine, eğlenmeye odaklanırsak, aşırı doğrulanmış bir deneyim olabilir yaşlanma.

Pamela D. Blair  Aging Can Be Fun? The Next Fifty Years. A guide for women at midlife and beyond’dan. 2005

 


 

 

“Damarlar sertleşince kalpler yumuşar.”
~ H. L. Mencken