mandalaBu bir kum mandalası resmi, Tibetli Budistlerin geleneksel bir fanilik sembolü. Tibetli Budist keşişlerin faniliğin yaşamımızın özlü bir niteliği olduğu doktrinal Budist inancını bize sembolik olarak hatırlatan ve temsil eden renkli kumlardan, güzel, karmaşık ve zahmetli mandalaları yapmaları bir ritüeldir ve  sonra onları seremonik bir yolla kırarlar.

Çocukken favori uğrağım, yerlilerin basitçe “Müze” olarak bildiği Carnergie Doğa Tarihi Müzesi ve Pittsburgh’un Oakland çevresindeki kütüphaneydi. Burası ebeveynlerimin evinden birkaç blok ötedeydi ve sekiz yaşında bir çocuk olarak oraya ben kendim başıma yürürdüm. Pittsburg’da 60lı yılllarda dünya çapındaki bu müzeye giriş ücreti yoktu ve ben özgürce kütüphaneye giden yolda mağara gibi dinozor salonlarının ortasında, teşhirdeki fosiller, kılıç dişli kaplanlar ve mastodonlar gibi tükenmiş hayvanların diyaromaları arasında dolaşırdım. Müze filantropist ve sanayici Andrew Carnegie tarafından 1890 yılında yaptırılmış karanlık, masif bir taş kompleksiydi. Tam bir şehir bloğunu kaplıyordu. O günlerde taşları çelik değirmenlerin isinden dolayı  karaydı. Ana girişin üzerindeki cepheye “halka ücretsiz” yazısı kazınmıştı.

Yirmi beş yıl sonra psikiyati eğitimim sırasında, yaşlı bir danışmanla -Dr. Margaret Brenman-Gibson, McArthur deha ödülünün sahibi, tanınmış bir psikolog ve barış aktivisti- çalıştım. Dr. Margaret Brenman-Gibson eğer dünyayı ben yönetiyor olsam “Herşey Değişir” sözlerinin bütün devlet binalarının cephesine kazınması kararını verirdim, dedi. “Halka Ücretsiz” yerine “Herşey Değişir” gerçekte doğruya değer katardı, müze şimdilerde adamakıllı bir giriş ücreti aldığın için.

Babamın en sevdiği sözlerden biri Goethe’nin Faust’undandır. “Oh Augenblick verweile doch, du bist so schon.” “Oh, an uzuyor, o kadar güzelsin ki.” Ancak, anlar uzamayacak. Her şey sürekli değişiyor, gençliğimize, sağlığımıza, çocuklarımıza, ebeveynlerimize ve dostlarımıza ve  her şeyin bulundukları durumuna  ne kadar tutunmak istersek de yaşam böyle değil. Acılarımızın nedeninin kökü, Buda’ya göre, bu gerçekliğe karşı direnç ve inkardır.

Fanilik, yaşlanma, sağlık, değişim ve ölüm konusunda Buda’nın beş öğretisinin Vietnamlı keşiş Tich Nhat Hahn’a ait hoş bir versiyonu var, rahip yardımcılarına korkuyu azaltmak ve gerçeğin kabulünü geliştirmek için günlük meditasyon olarak veriyor.

Yaşlanmam doğamda var. Yaşlanmaktan kaçmanın yolu yok.

Sağlığımın bozulması doğamda var. Sağlık bozulmasından kaçmanın yolu yok.

Ölmek doğamda var. Ölümden kaçmanın yolu yok.

Bana yakın olan her şey ve sevdiğim herkesin değişmesi doğalarında var. Onlardan ayrılmaktan kaçış yolu yok.

Hareketlerim benim tek varlıklarım. Hareketlerimin sonuçlarından kaçamam. Hareketlerim üzerinde durduğum yerdir.

Beş hatırlamanın tekrarlanması depresyona sokma amaçlı bir toplu dua olarak tasarlanmamıştır. Tersine, amaç bizi anın tamamen tadını çıkarmaya ve varlığımızın tamamen bilincinde olmaya cesaretlendirmektir. Onlar bize yaşamın zor olduğunu ve hareketlerimizin ölürken beraberimizde götüreceğimiz karmik sonuçları olduğunu kabul etmemizi hatırlatıyor.

Dün gece üç ergenlik çağı çocuğum ve ben birlikte mutfakta akşam yemeği yedik. Çocuklar okul konusunda şakalaşıyor birbirleriyle dalga geçiyorlardı ve ben onları dinlerken hem minnetle hem de üzüntüyle doldum.  Farkındaydım ki birer birer üniversiteye gidecekler ve bu sıradan an geçmiş günlere ait olacak, müzedeki dinozorlar, fosiller, kılıç dişli kaplanlar ve mastodonlar gibi.  Üçünün birden masanın etrafında benimle birlikte oldukları şu anımın, şimdiki anın dokunaklı zevkinin tadını çıkardım. Çocukların gitmelerine büyümelerine, artık merkezinde olamayacağım  kendi hayatlarını kurmalarına  izin vermek en büyük sınav. Bu doğal bir sıra ve kuşkusuz benim de istediğim ama aynı zamanda kalbim kırılıyor. Zihnim 4. ve 5. hatırlamaya çevrildi ve bana kaçınılmaz bir üniversal insan deneyimini olan kaybetme, ayrılma ve değişimi  kabul etme sürecini hatırlattığı için yatıştım.

http://betterafter50.com/2013/09/try-this-meditation-now-a-dose-of-reality/

“Çünkü bazı şiirler bekler bazı yaşları.”
~ Behçet Necatigil