thin
Yıllar önce becerileri ve başarıları çok olan bir adamla biraz zaman geçirmiştim. Michael bilgili, çok seyahat etmiş ve geniş bir müzik ve edebiyat bilgisi olan bir adamdı.

Dünyanın en varlıklı adamlarının biri için profesyonel bir şef olarak çalışmış, ama tatlı yapmamış harika bir aşçıydı ve  bana pasta pişirmeyi  (bilim kadar sanattır da) öğrenmeyi,  en sonunda  Wagnerin müziğini de öğrenmek için çalışacağı ileri yaşlara bıraktığını söylemişti.

Her ne kadar bu konuşma aramızda rastgele geliştiyse de hiç unutmadım. Yıllar içinde aklıma geldikçe yaşlılığımı nasıl geçireceğimi planlamaya teşebbüs ederdim. Ama olmadı.

Pek çok kez burada 17 yıl önce yaşlılığı araştırmaya niçin ve nasıl başladığımı yazmışımdır. 2003 yılında hala çalışıyordum, bu blogu öğrendiklerimi yazmak ve o bütünden bir anlam çıkarmak için bir yer olarak başlattığımı. İşte buradayım ve on yıl sonra hala bunu yapıyorum.

Ne kadar uzun zamandır yapıyorsam konu o kadar zor ve merak uyandırıcı oluyor ve on yıl önce bu işin beni basit bir yaşlılık konuları raportörü olmaktan yaşlıların iyiliğinin savunucusu olmaya dönüştüreceğini hiç hesaplamamıştım.

Bu yaptığım iş bulunduğum toplumda yaşlıların yaşamlarını daha iyi hale getirmek  ve zenginleştirmek için çalışan bazı yönetimlere girmeme yol açtı ve hepsi beraber 45 yıl çalıştığım iş yaşamında herhangi bir paralı iş kadar tam zamanlı bir iş oldu.

Yani ileri yıllarında hangi özel şeyi yapacağını düşünerek ve planlayarak karar veren Michael’den farklı olarak ben benimkinin içine düştüm.

Başlangıçta, “yaşlılığı araştırma” işinin neredeyse yirmi yılı alacağını ve sonrasında gene de pek bir şey yapmamış olacağımı hiç düşünmedim. Sorsanız ne de bugün hala bu konuyla bu kadar ilgileneceğime inanırdım.

Ara sıra blogun sonuçlarının bazılarından dolayı kızsam da ya da  iyi yapabilmek için aldığı zamandan yorulsam da Time Goes By olmaksızın yaşamımı hayal etmeye çalışırım ve gördüğümden hoşlanmam: amaçsız çok fazla zaman.

Oldukça eminim ki saatleri, günleri, ayları, yılları dolduracak başka yollar bulurdum ve onların bazısı benim ilgimi çekerdi ama olasılıkla şimdi yaptığıma olduğum kadar tutkulu olmazdım. Ama belki de öyle olmazdı. Çok miktarda iş yapma kapasitem var (belirli işler) ancak aynı zamanda da eşit ölçüde uzun, uzun süreler tembellik yaparım.

Time Goes By ve The elder Storytelling bana emeklilik için amaç verdi. Bu blogları bir avuç dolusu insan bile okusa (ki bu başladığımda aylarca böyleydi), aynı amacı sağlardı çünkü o, anlayabildiğim öğrendiğim şeyleri açıkça yazma uğraşıydı.

(İngiliz romancı ve makale yazarı E.M. Forster bir seferinde “Söylediklerimi görene kadar ne düşündüğümü nasıl bilirim?” demiş,  benim için de bunun doğru olduğunu her gün kanıtlanıyor.)

Emeklilik konusunda çeşitli medyadan elde ettiğim bilgilere göre pek çok insan kariyerleri bittikten sonraki zamanlarında ne yapmaya niyetli olduklarını dikkatle planlıyor. Ben, Michael’le sohbetimizi hatırlasam bile emekliliği planlamadım. Aslında bir şoktu, işten çıkarılmamdan sonra, 63 yaşındaki birini hiç kimse işe almayı istemedi ya da  da istekli değildi.

TGB’nin kuruluşundan on yıl sonra bugün, ona gerçekten gereksinim duymuyorken başlama öngörüm için minnettarım. Evet, bu bir yalan –onu emeklilikte yapacak bir şeyim olsun diye başlatmadım; yalnızca böyle sonuçlandı ve bazen eğer o olmasaydı şimdiye dek bana ne olurdu diye merak ederim.

http://www.timegoesby.net/weblog/2013/05/purpose-in-retirement.html

“Gençliğin yaşı yoktur.”
~ Pablo Picasso