araba

Tıp kariyerime aile doktoru olarak başladım ve o yıllarda pratiğimin önemli bir kısmını doğum doktorluğuna adadım.

Bu işin en doyurucu anları yeni doğanı, yalnızca birkaç saniyelik bebeği kollarıma alıp onun gözlerine baktığım zamanlardı.  Her zaman aşırı değerli bir şeye, dünyayı ilk kez gören bir insana tanıklık ettiğimi hissettim.

Geriatri çalışmalarına geçtiğimde pek çok huzurlu, derin anlamlı ölümlerin yatak ucunda olma onuruna sahip oldum. Bakım verdiğim insanların bedeni zayıftı, yıpranmıştı ve bazen kırıktı ancak onların varlığında gücü ve gerçeği, dolu ve bütünüyle yaşanmış bir hayatı gördüm.

Çok sevilen bebeklerin bir hikayeleri, geçmişleri, kazanılmış aşkları, kayıpları, zaferleri ve acıyla tanışmışlıkları yok. Bununla birlikte yaşlılığa ulaşma şansı olanlar bunların hepsine bolca sahip. Yaşlılar bir yaşam süresini, yeni doğanın mükemmelliğini, son derece daha değerli bir şeyle, bir hikayeyle, değiştirmek için sarf ediyorlar.

Günümüzde, kendi yaşam hikayemizi seçmemiz için benzeri görülmemiş ölçüde çok farklı hikaye dönemeci var.  Çoğumuz için yaşamımızın ilk bölümleri kültürümüzün bizim için hazırladığı yol istasyonlarından geçerek rahat bir ritim izler.  İlk, orta,  lise dönemleri ve daha sonrasında ileri  eğitim  ya da iş hayatına ya da askerliğin bir koluna başlamanın izlediği yollar çok aşındırılmış gelişimsel yollardır.

Ne yazık ki, insanlar orta yaşa ve ilerisine yaklaştıkça büyümeyi ve değişimi teşvik eden kesin kültürel sinyallerin çeşitleri çok daha azalır. Yaşlanmanın çöküşle eşit olduğu yanlış inancı ve ayrıca kültürel bir yönlendirmenin eksik oluşu milyonlarca insanın sıkışıp kalmasına yol açmaktadır.  Bu “belirsizlik dönemleri” yaşamımızın hikayesine devam etmemizi çok daha zorlaştırır. Bu soruna iyi bilinen bir yaklaşım “orta yaş krizi” (halk dilinde) olarak bilinir. Erkekler özellikle orta yaşta ergin fantezilerine (en meşhurları arabalar ve genç cinsel partnerlerdir) sarılmalarıyla iyi bilinirler. Bu davranış ağır biçimde damgalansa da aslında benzersiz bir gelişimsel meydan okumaya ciddi bir tepkidir.

Orta yaş krizi genç benliğin anılarıyla değişmekte olan bir ilişkinin sonucudur. Bu anılar bizim kimliğimizi oluşturur ve biz onları yerleşik ve değiştirilemez sanırız. Aslında, onlar  hemen hemen sürekli ama bilinçsiz bir revizyon sürecine maruzdur.

Bizim gençlik takıntılı kültürümüz geçerli olan gençlik dolu ben kimliğinin sürdürülmesine prim verir. Endişeli bir erişkin olarak hayatı yaşama böyle bir kimliği alıkoymayı giderek zorlaştırır.  Kötü niyetli, kelleşen, fazla  genç bir kız arkadaşı olan bir adam aslında bir yeniden yapılandırma projesiyle meşguldür.  Onları gerçek yaşam deneyimlerine tekrar katarak anılarının doğruluğunu koruma gayreti içindedir (bazıları umutsuzca da diyebilir), dolayısıyla kendiliğini.  Kadınlar yalnız kendi gençlik dolu benliklerini değil toplumun da gençlik dolu standardını karşılamak için olağanüstü bir dış baskıyla yüzleşir.

Açıkça gençliği ve erişkinliği geçsek de toplum kendimiz için kurduğumuz erişkin rollere sınırlı kalmamızda israr etmeyi sürdürür. Erişkinlere var olan “olasılı yaşamlar” sayısının zamanın geçişine karşıt olduğu bir toplumda yaşıyoruz ve bu sinsi bir gelişimsel tuzak yaratıyor.  Sonuç olarak yaşam öyküsü gelişimimiz sıkışıp kalıyor. Bununla ilgili çok şaşırtıcı olan şey aslında çok az kadın ve erkeğin onlara artık uymayan bir yaşam tarzı tuzağına düşmüş olma duygusundan kaçma mücadelesi verirken orta yaş krizi deneyimliyor oluşu.

Neyse ki geç erişkinlikte ortaya çıkan gelişimsel güçlükleri çözmek için az bilinen ama geniş ölçüde etkin bir yaklaşım var. Gençlik anılarını tekrar canlandırmaya girişmektense geçmişimizi, ona, henüz oluyor olduğumuz kişiyi anlamaya dönük bir gözle bakarak tekrar ziyaret edebiliriz. Günümüzde egemen olan  kültürel kayıp ve çöküş hikayesini reddedebilir ve büyüme ve değişmeye dayalı bir kişisel hikayeyi benimseyebiliriz. “Erginlik ötesi yaşama”, bizi restore edecek, olgun formda, önümüzde olan pek çok “olasılı yaşamlı” yaşam deneyimine bir yaklaşım tasarlayabiliriz.  Hepsinden de iyisi,  spor araba ve kozmetik cerrahi gerekmiyor.

Bunlar benim son zamanlarda düşündüklerim. Siz ne düşünüyorsunuz?

http://changingaging.org/blog/mid-life-crisis-as-a-developmental-challenge/

 

“Her yaş büyüleyici olabilir, içinde yaşamanız koşuluyla.”
~ Birgitte Bardot